Kurban-Akika

ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE KURBAN ve AKİKA
-*- KURBAN -*-
   Udhiye, (Kurban) Allah Tealaya yaklaşmak için kurban bayramının günlerinde kesilen hayvandır.
            Kurban ve Meşruiyeti
            Kurban, Allah için kesilen deve, sığır, koyun ve keçiden olur. Kurban, Allah'a yaklaşmak amacıyla bayram günü kesilir. Kurban, Sünnet-i Müekkededir. Kurbanın meşruiyeti Kur'an ve Sünnet ile sabittir. Cenab-ı Hak buyuruyor:
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ
“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (Kevser/2)
Bu ayette geçen ve'nhar emrinden maksat, en sahih görüşe göre kurban kes demektir.
   Resûlü Ekrem (a.s.v.) hakkında vaciptir. Tirmizi şöyle rivayet etmiştir: "Ben kurbanı kesmekle emrolundum. Fakat sizin için sünnettir."
            Resûlü Ekrem (a.s.v.) bir başka hadiste şöyle buyuruyor: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), boynuzlu ve beyaz renkli iki koçu besmele ve tekbir getirdikten sonra ayağını boyunlarına koyarak kendi eliyle kurban etti'. (Buhari/5245; Müslim/1966)
            Kurbanın meşruiyetinin hikmeti şudur: Kurban bir ibadettir ve her ibadette bir hikmet ve fayda vardır ki bu, taabbudî olarak boyun eğmekten sonra gelir. Kurbanın hikmetlerinden biri de Hz. İbrahim'in, oğlu İsmail'i kurban etmekle mükellef kılındığında yerine getirmek istediği kurbanın mânâsını ihya edip onu canlı olarak gündemde tutmaktır. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in Allah'ın emrine boyun eğmeleri nedeniyle Allah Teâlâ, İsmail yerine kurban edilmek üzere bir koç indirerek Hz. İbrahim'e o koçu kurban etmesini emretmiştir. Ayrıca kurban kesmekte fakir ve yoksulları doyurup sevindirmek söz konusudur. Bu da fakirlerle zenginler arasındaki kardeşlik bağlarını daha da güçlendirir, birlik ve beraberlik tohumları ekerek kalplerine sevgi yerleştirir.
            Kurbanın Hükmü
      Kurban kesmek, müekked bir sünnettir. Fakat bazen iki sebepten dolayı vacip olur.
            1. Kurban edilmeye elverişli olan bir hayvana işaret edilerek 'Bu benim kurbanımdır' veya 'Bu koyunu gelecek zamanda kurban edeceğim' denilirse kurban kesilmesi vacip olur.
            2. Allah'a yaklaşmak amacıyla 'Allah için kurban kesmek boynuma borç olsun' diyerek adak adayan kimseye, kurban kesmek -adanan herhangi bir ibadet gibi- vacip olur.
*        Şâfiîler dediler ki: Kurban kesmek ferd için ‘sünnet-i ayn’dır. Ev halkının ve geçimleri aynı kişi tarafından karşılanan birkaç ev halkı içinse sünnet-i kifâyedir. Yâni geçimlerini sağlayan kişi kurban keserse aile halkı, yükümlülükten kurtulur. Bu hüküm, kurbanın onların her biri için sünnet olmasına ters düşmez. *
            Kurban Kesmekle Mükellef Olanlar
        Aşağıda zikredeceğimiz şartların kendisinde bulunduğu kişi-nin kurban kesmesi sünnettir:
          1. Müslüman olmak. Kâfir, kurban kesmekle mükellef değil-dir.
            2. Âkil ve baliğ olmak
            Çünkü âkil ve baliğ olmayan kişi mükellef değildir.
            3- Kurban kesmeye muktedir olmak.
         Muktedir olmak, kişinin bayram ve bayramı takip eden teşrik günlerinde yemek, elbise, mesken bakımından kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasından hariç, bir kurban kıymetine sahip olması demektir.
            Kurban Edilmesi Meşru Olan Hayvanlar
         Kurban, ancak deve, sığır, koyun ve keçiden olur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biz her ümmet için bir ibadet yeri (veya kurban kesmeyi meşru) kıldık ki Allah'ın kendilerini rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine (kesim ânında) Allah'ın adını ansınlar.” Hac/34)
          Bu ayetteki en'am kelimesi; deve, sığır ve koyun demektir. Çünkü ne Hz. Muhammed (a.s.v.)'in, ne de sahabîlerin, bu üç sınıf hayvandan başkasını kurban ettiklerine dair bir rivayet nakledilmemiştir. Bir deve veya bir sığırın yedi kişi için kurban edilmesi caizdir.
          Cabir şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) ile beraber Hudeybiye senesinde deve ve sığın yedişer kişi için kurban ettik'. (Müslim/1318)
Kurban kesmenin dört şartı vardır:
1 - Kesilen kurbanın deve, sığır, manda, koyun veya keçi olmasıdır. Ceylan ve tavuk gibi hayvanlar kurban olamazlar. Kesilirse sadaka sayılır.
Koyunun kurban olabilmesi için en az bir yaşını bitirmiş veya altı yedi aylık olduğu halde süt dişini atmış olmasıdır. Keçi, sığır, manda ise en az iki yaşını, deve de beş yaşını bitirmelidir.
2 - Eti azaltan ayıplardan hali olmasıdır. Kör, topal, uyuz, çok az otlayan, çok zayıf ve hasta, kulağı, kuyruğu, memesi, dili, (hepsi veya bir kısmı) kesik olan, dişleri (hepsi veya çoğu) dökülmüş olan hayvan kurban olamaz.
Hastalığı az, gece görmeyen, kulağı yarılmış veya delinmiş, boynuzu olmayan veya kırık olan, yaratılışça memesi olmayan hayvanın kurban olmasında beis yoktur.
3 - Zamandır. Kurban kesiminin ilk vakti, kurban bayramının birinci günü, güneş çıktıktan sonra, hafif iki rekat namaz kılınıp kısa iki hutbe okunacak kadar bir zaman geçtikten sonra başlar, bayramın dördüncü günü, güneşin batışına kadar devam eder. Gece vaktinde kurban kesmek caiz ise de mekrûhtur.
Vakitten evvel veya sonra kurban kesilirse, bu kurban değil, sadakadır. Şayet kurban kesmeyi nezr etmiş bir kimse böyle yaparsa, tekrar vaktinde kesmesi gerekir.
4 - Niyettir. Niyetin kurbanın kesileceği zamanda getirilmesi mecburî olmayıp ondan evvel de getirilirse kâfidir.
Koyun ve keçi ancak bir kişi için kesilir. İki kişi için kesilirse sadaka sayılır. Deve ve sığır yedi kişi için kesilebilir.
Bir kimse, yanında bulunan bir deve veya bir koyun için, "bu kurbandır" veyahut "bana va'd olsun ki bunu kurban edeceğim" derse, onu nezir (adak) etmiş olur. Artık nezredilen bu hayvanı ne değiştirebilir, ne de satabilir. Onu kesmekle mükellef olduğu gibi, etinden yiyemez ve zengin olanlara da veremez. Ancak fakirlere verebilir. Bayram gününden evvel çalınır veya kaybolursa kusuru olmadıktan sonra bir şey gerekmez. Kendisi itlâf ederse değeriyle onun gibi bir hayvan alıp kesmesi gerekir. Kesilmesi gereken zamandaki değeri fazla ise, değerini fakirlere dağıtır. Onun gibi bir hayvan daha fazla tutsa onu alıp fakirlere dağıtır.
Bir kimse, izin almadan başkasının nezretmiş olduğu kurbanını keserse, kurban yerini bulmuş olur.
Kurban kesen kimsenin, kestiği kurbandan yemesi sünnettir.
Kurbanın etini veya derisini satmak, kasabın ücretini ondan vermek, zenginlere temlik etmek, bütün etini yemek, bulunduğu köy veya şehirden başka yere götürüp fakirlere dağıtmak caiz değildir.
Kasap fakir olduğu için ona temlik etmek, zengine yedirmek ve kurban etinin tamamını bir fakire vermek caizdir.
Teberrük için birkaç lokma müstesna, adak olmayan, kurbanın bütün etini dağıtmak daha efdaldir. Tayin ile adanmış olan kurbanın yavrusunun da kesilmesi lazımdır.
Vasiyet etmemiş bir meyyit için kurban kesilemez. Ancak sadaka olarak kesilebilir. Adanmış da olsa, kurban edilecek hayvanın sütü içilebilir.
Kurban sahibi, kesmesini biliyorsa, bizzat kesmesi daha efdaldir. Bilmezse, bilen bir kimseyi tevkil edip kestirir
Kurban kesen kimse şöyle der:
اَللَّهُمَّ هٰذَا مِنْكَ وَاِلَيْكَ فَتَقَبَّلْ مِنِّى كَمَا تَقَبَّلْتَ مِنْ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَاِبْرَاهِيمَ خَلِيلِكَ بِسْمِ اللّٰهِ اَللّٰهُ اَكْبَرُ
“Allahım! bu sendendir ve sana aittir, Efendilerimiz Muhammed (a.s.v.) ve İbrahim'den (a.s.), kabul ettiğiniz gibi kabul ettiğin gibi benim kurbanımı da kabul et.
            Kurbanın Şartları
            1. Kurbanın yaşı müsait olmalıdır.
            Kurban edilecek deve altı yaşına basmış olmalıdır. Sığır ve keçi ise üç yaşına girmiş olmalıdır. Koyun ise iki yaşına basmış veya ön dişleri düşmüş olmalıdır. Ön dişleri düşmüş olan koyun bir yaşını doldurmamış olsa bile kurban edilebilir. Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Ön dişleri düşmüş olan koyun, ne güzel kurbandır!” (İmam Ahmed, U/245, (Ebu Hüreyre'den)
            2. Sağlam olmalıdır.
         Kurban edilecek deve, sığır ve koyun; etini, yağını veya başka şeylerini eksiltecek ayıplardan salim olmalıdır. Bu bakımdan zayıflıktan ötürü kemikler indeki iliğin bertaraf olduğu hayvanı kurban etmek yeterli olmaz.
       Apaçık topal, kör veya hasta olan ya da kulağının bir parçası kesilmiş olan hayvanın kurban edilmesi sahih olmaz.
         Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Şu dört hayvanı kurban etmek caiz değildir; körlüğü sırasında kör hayvanı, hastalığı esnasında hasta hayvanı, topallaması devam ettiği sürece topal hayvanı ve iliği kalmayacak kadar kırılmış hayvanı.” (Ebu Dâvud/2802; Tirmizi/l497, (Berâ b. Âzib'den)
         Zayıflık ve et eksikliğine benzer ayıplar da bu dört ayıba kıyas edilmiştir.
*          Şâfiîler dediler ki: Etini, yağını veya yenilir başka şeylerini (sakatatını) eksiltecek ayıplardan biri ile ayıplı olan, iki veya tek gözü kör olan hayvanların kurban edilmeleri sahîh olmaz. Körlükte ölçü, göz ışığının sönmüş olmasıdır. Gözlerinin birinde çok miktarda beyazlık bulunan hayvan da kurban edilemez. Az miktarda olursa sakıncası olmaz. Çoğunlukla yakarmakla birlikte gözleri zayıf olan hayvan kurban edilebilir.
     Emsallerinin meraya giderken kendisini geçip geride bırakacakları kadar belirgin derecede topal olan hayvan kurban edilemez. Topallığı, kesme anında, hatta nefes ve yemek borularını keserken meydana gelse, yine kurban edilemez.
            Açıkça hastalığı görülen hayvan da kurban edilemez. Bu da onun hastalanma nedeniyle zayıflaması ve etinin bozulmasıyla olur. Az miktardaki hastalığın, kurban edilmeye bir zararı olmaz. İlikleri boşalacak derecede zayıf olan hayvan kurban edilemez.
         Meraya arkasını dönüp çok az miktarda otlanan ve bu nedenle de zayıflayan hayvan kurban edilemez. Az da olsa uyuzluğu olan hayvan kurban edilemez. Çünkü uyuzluğun ete zararı vardır.
            Kulağının tamamı veya bir kısmı veya, tenasül organı kesik hayvanlar kurban edilemezler. Küçüklüğünde tenasül organının bir kısmının kesilmesi, bundan muaf sayılır. Çünkü bu, onu etlenmeye zorlar.
            Kuyruksuz olarak yaratılmış hayvana gelince; bu, memesiz olarak yaratılmış olanla tenasül organsız yaratılmış hayvan gibi, kurban olmaya yeterlidir.
            Ama kulaksız olarak yaratılmış olan böyle değildir. Kurban edilemez. Kulağı yarılmış veya delinmiş olan hayvanın bu nedenle kulağının bir kısmı gitmemişse kurban edilmesi sahih olur.
            Burulmuş hayvanın kurban edilmesi sahihtir. Burmak da üç şartla caiz olur:
            1- Burulan, eti yenilen bir hayvan olmalıdır.
            2- Burma işi, hayvanın küçüklüğünde yapılmış olmalıdır.
           3- Burma işi normal bir zamanda yapılmalıdır. Aksi takdirde burmak haramdır.
            Kırılan yer kanasa bile, bu kırılma nedeniyle eti eksilmemiş olması halinde boynuzu kırılan hayvan kurban edilebilir. Boynuzlusunu kurban etmek her ne kadar daha faziletli ise de, yaratılıştan boynuzsuz olan hayvanı kurban etmek de sahih olur. Yaratılıştan dişsiz olan hayvan kurban edilebilir. Sonradan gelen bir arıza nedeniyle dişlerini kaybeden hayvan kurban edilemez. Aynı şekilde, yem yemesini olumsuz yönde etkilediği takdirde, dişlerinin bazısı gitmiş olan hayvan da kurban edilemez. Ama yem yemesini etkilemezse kurban edilebilir.
            Koyunun tam olarak bir yaşını doldurmuş veya altı aydan sonra olmak şartıyla ön dişleri düşmüş olanı kurban edilebilir. Keçinin iki tam yılını doldurmuş olanı kurban edilebilir. Sığır ve mandanın da iki tam yılını, develerin ise tam beş yaşını doldurmuş olanları kurban edilebilirler. Biri yabanî, diğeri ehli çiftten doğan hayvan, kurban olmaya yeterli değildir.
          Tavlanması ister kendi fiiliyle, ister başkalarının fiiliyle olsun kurbanın semiz olması sünnettir. Boynuzsuz veya boynuzları kırık olmamalıdır. Bayram namazından sonra kesilmelidir. Kesen, Müslüman biri olmalıdır. Gündüzleyin kesilmelidir. İhtiyaç nedeniyle olmadıkça geceleyin kesilmesi mekruhtur. Kesim için yumuşak bir yer aranmalıdır. Çünkü bu, onun için daha kolay olur.
            Kesen kişi hem kendisi kıbleye yönelmeli, hem de kurbanı yöneltmelidir. Besmele çekmelidir. Besmeleyi kasten terk etmek mekruhtur. Peygamber Efendimize salat ve selâm getirmeli. Besmeleden sonra üç defa tekbir almalı ve şöyle demelidir: "Allah'ım! Bu sendendir ve sanadır. Benden kabul buyur."
         Devenin boğazı göğüs bitiminden (nahr suretiyle) kesilir. Başını ayırmamalıdır. Davar ve sığırları boğazlayarak kesmeli, boyun damarları kesilmelidir. Deveyi sol ayağı bağlı olarak ayakta; sığır ve davarı ise sol taraflarına yatırarak kesmek ve bıçağı bilemek sünnettir. Bıçağı, kurbanın gözü önünde bilemek ise mekruhtur. Kurbanı, diğer bir kurbanın gözü önünde kesmek te mekruhtur.* (Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı- 2)
            Kurban Kesmenin Vakti
       Kurban kesmenin vakti, kurban bayramı gününün güneşi doğup iki rekât namaz ve iki hutbe okuyacak kadar yükseldikten sonra başlayıp teşrik günlerinin güneşi batıncaya kadar devam eder. Teşrik günleri, Zilhicce ayının 11, 12 ve 13. günleridir. Kurban kesmek için en makbul vakit Bayram namazını kıldıktan sonraki vakittir.
            Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Kurban-larda dört şey yeterli değildir: Bu günümüzde bizim ilk yapacağımız şey, namaz kılmak, ondan sonra (evlerimize) dönüp kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uygun davranmış olur. Kim namazdan önce boğazlarsa bu, yalnız ailesine takdim ettiği bir et sayılır, onun kurban ibadetiyle hiçbir ilgisi yoktur.” (Buhari/5225, Müslim/196l)
    Teşrik günlerinin tamamında kurban kesilebilir. (İbn Hibban/1008, (Zübeyr b. Mût'im'den)
            Kurban Kestikten Sonra Kurbanla ilgili Hususlar
         Eğer kişi kesilecek kurbanı 'Şu koyunumu kurban edeceğim' şeklinde adayarak kendisine vacip kılmışsa, kesilen bu kurbandan hem kesenin, hem de nafakası kendisine ait olan aile bireylerinin yemesi caiz olmaz.
            Onlardan biri, o kurbandan yerse onun bedelini ödemek mecburiyetindedir.
            Kesilen kurban sünnet olarak kesilmişse, sahibi istediği kadar yiyebilir ve çocuklarına da yedirebilir. İstediği kadarını da sadaka olarak verebilir.
         Fakat efdal olanı, azını yiyip çoğunu sadaka olarak vermektir. Örneğin üçte birini yer, üçte birini fakirlere dağıtır, üçte birini de -zengin olsalar dahi- arkadaşlarına ve komşularına verebilir. Ancak zengine verilen kurban eti yenmek üzere hediye olarak verilir. Zengin kendisine gelen kurban etini satamaz. Fakire verilen kurban eti ise onu mülk edinmesi için verilir. Fakir isterse onu yer, isterse satar, isterse de başkasına hediye edebilir.
        Bu hükümlerde asıl olan şu ayettir: “Biz o kurbanlık develeri de size Allah'ın (dininin) işaretlerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır vardır. O halde onlar ayakları üzerinde durup kurban edilirken onların üzerine Allah'ın adını anın. Artık (kesilip) yanları yere düşünce de onlardan yiyin. Kanaatkar olana da, isteyene de yedirin. İşte böyle onları size müsahhar kıldık. Umulur ki şükredersiniz.”(Hac/36)
          Ayette geçen el-Budne kelimesi, ihramda olan kişinin hediye ettiği devedir. Bu hususta diğer hayvanlar da develere kıyas edilmiştir; yani diğer kurbanlık hayvanlar da Allah'ın dininin alâmetler indendir. Ayetteki savvaf kelimesi (bir ayağı bağlı üç ayak üzerinde duran deve' demektir. Ayetteki el-Bâis kelimesi de 'şiddetli ihtiyaç sahibi fakir' demektir.
            Kurban kesen kişi, kurbanın derisini sadaka olarak verebilir veya o deriyi kendisi kullanabilir. Ancak deriyi satması veya kasap ücreti olarak vermesi caiz değildir. Çünkü böyle yapmak kurbanda bir eksikliktir, bu da kurbanı ifsad eder.
         Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim kurbanı-nın derisini satarsa, onun kurbanı yoktur.” (Beyhakî, IX/294)
            Kurbanla İlgili Âdab ve Sünnetler
            1. Zilhicce ayının ilk on gününde kurban kesmeye niyet eden kişinin bu ay başladığında kurbanını kesinceye kadar kıllarını, tırnaklarını kesmemesi, saçını, sakalını düzeltmemesi mendubtur.
          Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Zilhicce hilâ-lini gördüğünüz zaman sizden biriniz kurban kesmek niyetinde bulunursa, kurban kesinceye kadar vücudundaki saç, kıl ve tırnaklarını kesmekten vazgeçsin.” (Müslim/1977)
            2. Kişinin, kurbanını bizzat kesmesi sünnettir.
     Eğer kişi herhangi bir sebepten ötürü kurbanını bizzat kesemiyorsa kesilişinde hazır bulunmalıdır.
            Hz. Muhammed (a.s.v.), Hz. Fatıma'ya şöyle dedi:
            - Kalk! Senin için kesilen kurbanın yanına git, onu kendi gözünle gör. Onun akan kanından ötürü Allah Teâlâ senin bütün günahlarını bağışlar,
            - Ey Allah'ın Rasûlü! Bu durum, sadece biz ehl-i beyt'e mi mahsus, yoksa tüm Müslümanlar için de geçerli mi?
            - Hem bizim, hem de tüm Müslümanlar için geçerlidir.” (Hâkim, IV/222)
         3. Müslümanların devlet başkanının veya idarecisinin beyt'ul-mal'dan tüm Müslümanlar için kurban kesmesi sünnettir.
            Hz. Aişe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Muhammed (a.s.v.) bir koç kurban etmek istediğinde, koçu yatırıp bıçağı eline alınca 'Bismillah, yâ Allah! Muhammed'den, Muhamnıed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et!' deyip kesmiştir.” (Müslim/1967)
        4. Kurbanın, namazgahta (halkın Bayram namazı kıldığı yerde) kesilmesi sünnettir.
         İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre Hz. Muhammed (a.s.v.), kurbanlarını namazgahta keserdi. (Buhari/5232)

*  AKİKA KURBANI
Akika, lügatta, yeni doğan çocuğun başındaki tüydür. Şeriatta ise yeni doğan çocuk için kesilen kurbandır. Akika, sünnet-i müekkededir.  
Resûlullah (a.s.v.) şöyle buyuruyor:
اَلْغُلَامُ مُرْتَهِنٌ بِعَقِيقَتِهِ تُذْبَحُ عَنْهُ يَوْمَ السَّابِعِ وَيُحْلَقُ رَاْسُهُ وَيُسَمَّى
"Çocuk, akika kurbanı verilinceye kadar rehinlenmiştir; yedinci günde akika kurbanı kesilir saçı traş edilir ve kendisine isim verilir."
Bir başka hadiste Resûlullah (a.s.v.) şöyle buyuruyor: Doğan erkek çocuk için akika vardır. Bu bakımdan onun için bir kurban kesin ve saçlarını traş edin.” (Buharî/5154)
Çocuk doğduğu günde akika kesilemezse, büluğ çağına erinceye kadar bu sünnet eda edilebilir. Akika kesilmeden evvel çocuk vefat ederse yine akikanın kesilmesi sünnettir.
Kesilecek Akika'nın Sayısı, Çocukların Sayısına Bağlıdır
 Erkek çocuğu için de kız çocuğu için de birer koyun kesmek sünnettir. Hz. Ali'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), Hasan İçin bir koyun kesti.' (Tirmizî/1519)
Fakat akika kurbanında efdal olan, erkek çocuk için iki, kız çocuğu için bir koyun kesmektir. Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Muhammed (a.s.v.), erkek" çocuğu için iki koyun, kız çocuğu içinse bir koyun kesmemizi emretti." (Tirmizî/1513 ve başka muhaddisler)
Etin eksikliği ve hayvanın semiz olmaması hususunda etki yapan şeyler bu sayılanlara kıyas edilmiştir.
            İkiz olarak dünyaya gelen çocukların her biri için de birer koyun kesmek gerekir.
  Akika'nın   Şartları
 Akika'nın yeterli olabilmesi için kurbanlarda şart olanlar -cins, yaş, eksiklik meydana getiren kusurlardan salim olması gibi- Akika'da da şart koşulmuştur. Çünkü akika ile kurban arasında her ikisinin de mendub olması bakımından benzerlik vardır.
Berâ b. Âzib'den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur:
“Şu dört hayvanı kurban etmek caiz değildir; körlüğü açık olan kör hayvanı, hastalığı açık olan hasta hayvanı, topallaması devam ettiği 'sürece topal hayvanı ve iliği kalmayacak kadar kırılmış hayvanı.” (Tirnıizî/1497; Ebu Dâvud/2802)
            Akika'nın Teşri Kılınmasının Hikmeti Akika'nın hikmet ve faydalarını söyle sıralayabiliriz:
1. Çocuk dünyaya geldiğinde anne ve babası Allah'ın bu, ihsanından ötürü sevinirler. Bu nedenle Allah'ın ihsanına karşılık olarak O'na şükür ve hamd ederler.
            “Eğer şükrederseniz sizin için ona razı olur.” (Zümer/7)
            “Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım.” (İbrahim/7)
            “Mal ve oğullar dünya hayatının ziynetidir.” (Kehf/46)
            “Kadınlardan, oğullardan yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşlerden, salma ve güzel atlardan, hayvanlardan ve ekinlerden meydana gelen arzulara karşı aşın sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir.” (Âli İmran/14)
2. Çocuğun nesebinin ilan edilip yayılması ve hakkında çirkin şeyler söylenmemesine vesile olur.
3. Cimriliğe mâni olarak cömertliği artırmaya vesile olur.
          “Nefisler ise kıskançlıktan ayrılmaz kılınmışlardır.” (Nisa/128)
       “Kim nefsinin hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte kurtulanlar onlardır.” (Haşr/9)
4. Ailesinin, akrabalarının, dostlarının ve fakirlerin gönlünü fethetmeye vesile olur.
         Ayrıca onların bu yemek ve toplantıya gelmelerine, arala-rında sevgi ve muhabbete vesile olur. Zaten İslâm da sevgi, muhabbet ve yardımlaşma dinidir.
    Akika  Kurbanı  ile Diğer Kurbanlar Arasındaki  Farklar
 Akika hakkındaki şartların kurbanlar hakkındaki şartlarla aynı olduğunu söylediğimizde, bu sözden Akika'nın her bakımdan kurban'a benzediği şeklinde yanlış bir mânânın anlaşılma ihtimali vardır. Oysa Akika ile Kurban arasında birtakım farklılıklar vardır.
 Akika'nın kurbanlardan ayrıldığı hususları şöyle sıralayabiliriz:
   1. Akika'nın, diğer velime yemekleri gibi pişmiş olarak sadaka verilmesi sünnettir.
    Akika, bu hususta diğer kurbanlardan ayrılır. Çocuğun ahlâkı güzel olsun diye akika'yı tatlı bir şeyle pişirmek müstehabtır. En efdali, akika'nın etini ve suyunu fakirlere dağıtmaktır. Akikanın etini yemek ve dağıtmak da müstehabtır.
   2.  Akika'nın herhangi bir kemiğini -mümkünse- kırmamak sünnettir.
    Her kemik, mafsalından kesilmelidir. Bunun amacı, çocuğun da azalarının böyle sağlam kalmasıdır.
  3.  Çocuğun ebeliğini yapan kadına, akika kurbanının bir budunu çiğ olarak vermek müstehabtır. Çünkü Hz. Fatıma, Hz. Peygamber'in emriyle böyle yapmıştır. (Hâkim) * (Büyük Şafii Fıkhı-2)

Bu çalışmalar hazırlanırken;
1- İnternette bulunan ve mobil uygulamalarda online yayımlanan Rahmetli Ali ARSLAN Hoca Efendi tarafından tercüme edilmiş olan “Büyük Şafii Fıkhı” (Müellifler: Dr. Mustafa el-Hin, Dr. Mustafa el-Buğa, Ali el-Şerbeci) kitabından,
2- (http://risaleoku.com:8080/oku/safii/1) web sitesinde online yayımlanmış olan ve Müellifi Halil GÜNENÇ Hoca Efendi olan Büyük Şafiî İlmihali’nden,
3- https://ehliislam.com/dort-mezhep-fikih.pdf  web sitesinde online yayımlanmış ve Abdurrahman Cezîrî başkanlığında hazırlanmış olan ‘Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı’ kitabından,
4- Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Prof. Dr. H. Yunus Apaydın tarafından hazırlanmış olan ve 1998 yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanmış olan ve https://www.diyanet.gov.tr/trTR/Kurumsal/Detay/5255 adresinde de online erişime açık olan “İlmihal” kitabından,
5- TDV tarafından basılan ve (https://islamansiklopedisi.org.tr), adresinde online da yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nden,
 6- Müellifi Vehbe Zuhayli olan ‘İslam Fıkhı Ansiklopedisi’nden,
7- İmam-ı Gazali’ye ait olan İhya-u Ulumiddin’den,
            Başta olmak üzere birçok kitaptan yararlanılmıştır. İlmihal hazırlanırken yararlanılmış ve söz konusu alıntılar (*) ile işaretlenmiş ve sonuna da kaynak ve (varsa) internet adresi linkleri ilgili bölümde belirtilmiştir.