4 Eylül 2013 Çarşamba

Şafiilere Göre Nafile (Sünnet) Namazlar

ŞAFİİLERE GÖRE NAFİLE (SÜNNET) NAMAZLAR
   Nefl lugatta fazlalık demektir. Istılahı anlamı ise 'vacip olmayan, fazladan ibadet’ demektir. Farz olmayan namazlara fazlalık mânâsını ifade eden nafile denilmiştir. Çünkü onlar, Allah'ın farz kıldığı ibadetlerden başka fazla olarak yapılan ibadetlerdir. Nafile, sünnet, mendub ve müstehab kelimeleri, eşanlamlı kelimelerdir.
  Nafile namazlar iki kısımdır. Bir kısmının cemaatle kılınması sünnettir. Bir kısmını ise cemaatle kılmak sünnet değildir.
   Cemaatle kılınması sünnet olmayan kısım da ikiye ayrılır:
            1. Farz namazlara tâbi olan nafileler
            2. Farz namazlara tâbi olmayan nafileler
            1.Farz Namazlara Tâbi Olan Nafileler
   Bu nafileler müekkede ve gayr-ı müekkede olarak ikiye ayrılır. Müekkede olanlar şunlardır: Sabah namazından önce iki rekât, öğleden önce ve sonra ikişer rekât, akşam ve yatsıdan sonra ikişer rekât.
    İbn Ömer şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.)'den on rekât namaz öğrendim: Kendileri öğleden önce ve sonra ikişer rekât, akşam namazından sonra iki rekât, yatsı namazından sonra iki rekât, sabah namazından önce de iki rekât kılarlardı. Bu saatte Hz. Muhammed (a.s.v.)'in yanına kimse giremezdi'. (Buhari/1126; Müslim/729)
    Hz. Aişe şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), sabah namazından önce kılınan iki rekâta gösterdiği ihtimamı, başka hiçbir nafile namaza göstermezdi'. (Buhari/1116; Müslim/724)
    Hz. Aişe şöyle rivayet ediyor: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), öğleden önce dört rekât, sabahtan önce de iki rekât kılardı ve bunları terk etmezdi'. (Buhari/1127)
    Yine Hz. Aişe şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), benim odamda öğleden önce dört rekât kılar, ondan sonra çıkıp halka farzı kıldırır, sonra tekrar iki rekât kılardı'. (Müslim/730)
     Hz. Muhammed (a.s.v.) bu iki rekâtten sonra iki rekât daha artırırdı. Nitekim kendileri şöyle buyurmuştur: “Kim öğlenin farzından önce ve sonra dörder rekât namaz kılmaya devam ederse, Allah onu cehennem ateşine haram kılar.” (Neseî, İmam Ahmed, İbn Mâce, Ebu Dâvud, Tirmizi/427-428, (Ümmü Habîbe'den)
   Cuma namazı da öğle namazı gibidir. Çünkü Cuma namazı, öğle namazının karşılığıdır. Bu bakımdan Cuma namazından önce de dört rekât kılmak sünnettir; iki rekâtı müekked, iki rekâtı da gayr-ı müekked'dir.
  Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi biriniz Cuma namazını kıldığı zaman dört rekât daha kılsın.” (Müslim/881, (Ebu Hüreyre'den)
   Abdullah b. Mes'ud'un, Cuma'dan önce ve sonra dörder rekât namaz kıldığı rivayet edilmiştir. (Tirmizî/523)
   Yine aynı sened ile ikindiden önce de dört rekât kıldığı rivayet edilmiştir. “İkindinin farzından önce dört rekât namaz kılan kişiye Allah rahmet etsin.” (Tirmizî/430, (İbn Ömer'den)
   Bu dört rekât namaz, ikişer rekât olarak kılınmalıdır. Çünkü Hz. Ali'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), ikindinin farzından önce dört rekât kılar ve arasını selâm ile ayırırdı.’ (Tirmizî/429)
    Akşam namazından önce hafif olarak iki rekât namaz kıl-mak da müstehab'tır.
 Enes b. Mâlik şöyle demiştir: 'Biz Medine'de bulunu-yorduk. Müezzin akşam namazı için ezan okuduğu zaman sahabeden birçok kimse aceleyle direklere doğru durup iki rekât namaz kılarlardı. Hatta bazen yabancı bir kimse mescide girerdi de bu iki rekâtı kılanların çokluğundan ötürü farz namazı kılınmış zannederdi'. (Buhari/599; Müslim/837)
   Yatsıdan önce de iki rekât hafif namaz kılmak müstehab'dır. Hz. Muhammed (a.s.v.) üç defa 'Her iki ezan (ezan ile kamet) arasında bir namaz vardır' dedikten sonra, üçüncüde 'kılmak isteyen kimse için' sözünü ilave etti. (Buhari/601; Müslim/838, (Abdullah b. Mugaffel'den)
* Farzlara bağlı nafileler, müekked olan ve müekked olmayan şeklinde iki kısma ayrılırlar.
   Müekked olanlar şunlardır;
  *Sabahın ilk rek'atlık sünneti. Bunun vakti, sabah namazının vaktidir. Yani, fecr-i sâdığın doğuşundan güneşin doğuşuna kadardır. Bunları, vaktin çıkmasından veya cemaatin kaçırılmasından korkulmadığı takdirde farzdan önce kılmak sünnettir. Şayet anılan durumların vukuundan korkulursa, önce farz sonra bu iki rek'atlık sünnet kılınır. Ki bunda hiçbir mekruhluk yoktur. Eğer sabahı kılmadan gün doğarsa bunları kaza etmek gerekir. Bu sünnetin birinci rek'atında Fâtiha'dan sonra Bakara sûresinin cümlesiyle başlayıp cümlesiyle sona eren, 136. Âyetini okumak; ikinci rek'atında ise Âl-i İmrân sûresinin cümlesiyle başlayıp cümlesiyle sona eren, 64. âyetini okumak sünnettir. Bu iki rek'atlik sünnetle sabahın farzı arasına, uzanarak veya başka tarafa yönelerek veyahut da dünyevî olmayan konuşmaları yaparak fasıla koymak da sünnettir.
    *Öğlenin farzından ve cuma namazından önce kılınan iki rek'atlık namaz da müekked sünnetlerdendir. Öğlenin farzından ve Cumadan sonra kılınan iki rek'atlık namaz da müekked sünnetlerdendir. Öğle namazını kılmayan kişinin, cumadan sonra iki rek'at namaz kılması sünnettir. Aksi takdirde öğle sünnetini bunun yerine kılmak, sünnet yerine geçmez.
     *Akşam namazından sonra kılınan iki rek'atlık namaz da müekked sünnetlerdendir. Bunun birinci rek'atında Fâtiha'dan sonra Kâfirûn, ikincisinde ise îhlâs suresini okumak sünnettir.
   *Yatsı farzından sonra kılınan iki rek'atlık namaz da müekked sünnetlerdendir.
    *Vitir de müekked sünnetlerdendir; En azı bir rek'attır. Kemâl noktasına ermesinin en alt derecesi üç rek'at, en üst derecesi ise onbir rek'attır. En faziletlisi, bu namazın her iki rek'atında bir selâm vermektir. Vitrin vakti, yatsı namazından hemen sonra başlar. Yatsı namazı, cem-i takdim şeklinde, akşam namazıyla birlikte kılınsa bile vitrin vakti, yatsı namazının hemen ardı sıra başlar. Vakti, fecr-i sâdığın doğuşuna kadar sürer. Bu vakte kadar kılınmadığı takdirde kazaya kalmış olur.
  Müekked olmayan nafilelere gelince, bunlar oniki rek'attır: Önce saydığımız nafilelerden ayrı olarak; *Öğleden önce iki rek'at, öğleden sonra iki rek'at... Bu hususta Cuma namazı da öğle gibidir. *İkindi namazından önce dört rek'at. *Akşam namazından önce iki rek'at. Bunların hafif olarak kılınmaları ve müezzinin ezanına karşılık verdikten sonra kılınmaları sünnettir.
   Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Her iki ezan arasında namaz vardır.” (Buhârî, Ezan/14-16; Müslim, Müsâfirîn/304; Ebû Dâvud, Tatavvu/11) Buradaki iki ezandan maksat; birincisi vaktin ezanı, diğeri de ikâmettir. Yatsı namazından önce iki rek'at olarak kılınan namaz da bu cümledendir.
    Nafile namaz kılan kişi, bu namazı iki rek'atten fazla olarak kılarsa, kıldığı bu namaz, dört rek'atlı farz namazlar gibi olur. Bunların ilk iki rek'atlarında Fâtiha'ya ek sûre okumak sünnettir. İlk iki rek'attan sonraki rek'atlarda sadece Fâtiha'yı okumak yeterli olur.* (A. Cezîrî - Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı -1)
 Bu açıklamalara göre özetle şu şekilde sıralanabilir;  

5 VAKİT NAMAZIN REKÂT SAYISI
Sabah Namazı
                      2 Rekat İlk Sünnet (müekked )
2 Rekat Farz
Öğle Namazı
4 Rekat İlk Sünnet (2 müekked + 2 gayri müekked )
4 Rekat Farz
  4 Rekat Son Sünnet (2 müekked + 2 gayri müekked )
İkindi Namazı
4 Rekat İlk Sünnet (gayri müekked )
4 Rekat Farz
Akşam Namazı
2 Rekat İlk Sünnet (müstehab)
4 Rekat Farz
2 Rekat Son Sünnet (müekked )
Yatsı Namazı
2 Rekat İlk Sünnet ( müekked )
4 Rekat Farz
 2 Rekat Son Sünnet ( müekked )
Vitir Namazı (1,3,5,7,9 veya 11 rekat; müekkede )
Cuma Namazı
4 Rekat İlk Sünnet ( 2 müekked + 2 gayri müekked )
2 Rekat Farz
4 Rekat Son Sünnet ( 2 müekked + 2 gayri müekked ) *

   2. Farz Namazlara Tâbi Olmayan Nafileler
   a. Tahiyyetu'l-Mescit Namazı
 Mescide girildiğinde oturmadan önce kılınan iki rekât sünnettir.
 Bunun delili şu hadîstir: “Herhangi biriniz mescide girdiğinde iki rekât namaz kılmadan oturmasın.” (Buhari, 433; Müslim/714)
  Tahiyyetu'l-Mescit namazı, farz namaz veya herhangi bir nafile namaz kılmakla da eda edilmiş olur. Çünkü esas olan, mescide girildiğinde oturmadan önce namaz kılmaktır.
    b. Vitir Namazı
  Vitir namazı müekked bir sünnettir. Tek rekât olarak da kılınabildiği için bu ismi almıştır. Diğer namazlar ise en az iki rekât olarak kılınır.
 Hz. Ali'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Vitir namazı farz değildir. Hz. Muhammed (a.s.v.) onu sünnet kılmıştır'. (Tirmizî, 453 ve başka muhaddisler)
  Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey Kur'an ehli! Vitir namazı kılın veya namazı tekleştirin. Şüphesiz ki Allah tek'tir ve tek'i sever.” (Ebu Dâvud/l4l6; Tirmizî)
    Vitir Namazının Vakti
  Vitir namazının vakti, yatsı namazından sonra başlayıp fecri sadık'ın doğuşuna kadar devam eder. Vitir namazını, gece namazının sonunda kılmak en efdalidir.
    Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “ Allah size bir namaz ziyade kıldı. O namaz sizin hakkınızda kırmızı tüylü develerden daha hayırlıdır. İşte o vitir namazıdır. O namaz yatsı ile fecrin doğuşu arasında kılınır.” (Ebu Dâvud/1418)
 “Gece kıldığınız namazların sonunu tek yapınız.” (Buhari/953; Müslim/749)
  Bu, fecr'den önce uyanmaktan emin olan kimse içindir. Fakat gece kalkmaktan emin olamayan kişi, vitir'i yatsı namazından sonra kılmalıdır.
   Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Gece sonunda kalkamayacağından korkan kimse, vitir namazını gecenin evvelinde kılsın. Gece sonunda kalkacağını ümit eden de gecenin sonunda kılsın. Zira gece sonundaki namaz şahitlidir ve çok faziletlidir.” (Müslim/755, (Câbir'den)
 Ebu Hüreyre şöyle demiştir: 'Dostum (Hz. Muhammed (a.s.v.)) bana üç şey tavsiye etti: Her aydan üç gün oruç tutmak, iki rekât kuşluk namazı kılmak ve vitir namazını kılıp uyumak'. (Buhari/1880; Müslim/721)
 Vitir namazının en azı bir rekâttır. Fakat tek rekât ile yetinmek evlâ olan bir davranış değildir. Vitir namazının en çoğu ise onbir rekâttır. En iyisi üç rekâttan az kılmamaktır. Üç rekât kılındığı takdirde iki rekâtı bir, kalan bir rekâtı da ayrı kılmak gerekir. Onbir rekât kılındığı takdirde her iki rekâtta bir selâm verilmeli, sonra bir rekât daha kılınmalıdır.
 Hz. Aişe şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) yatsı namazını kıldıktan sonra sabah namazına kadarki zamanda onbir rekât namaz kılardı. Her iki rekâtta bir selâm verir, bir rekâtı da vitir yapardı. Hz. Muhammed (a.s.v.), müezzin sabah ezanını okuduktan, fecr'in tulûu tebeyyün ettikten, müezzin de haber vermek için geldikten sonra kalkıp hafifçe iki rekât kılar, sonra ikâmeti haber vermek için müezzin gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı'. (Buhari/1071; Müslim/736 ve başka muhaddisler)
 Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “ Vitir namazını kılmak, her Müslümana haktır. Vitir namazını beş rekât kılmak isteyen beş rekât kılsın, üç rekât kılmak isteyen üç rekât kılsın, bir rekât kılmak isteyen de bir rekât kılsın.” (Ebu Dâvud/1422, (Ebu Eyyub el-EnsârMen)
Hadîste geçen haktır kelimesinden maksat, meşrudur ve istenmektedir demektir.
 c. Teheccüd Namazı
Uykudan kalkıp kılındığı için bu namaza teheccüd denilmektedir. Çünkü teheccüd, uykuyu terk etmek demektir. Teheccüd namazı, rekât sayısıyla sınırlandırılmamış bir sünnettir. Bu sünnet, uykudan uyandıktan sonra ve fecr'den önce eda edilir.
 Bu sünnetin meşruiyetinin delili şu ayettir: “Gecenin bir kısmında kalk ve sana mahsus bir fazlalık olmak üzere onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Rabbinin seni övgüye değer bir makama (makam-ı mahmud'a) çıkarması umulur.” (îsra/79)
 Yani 'Uykudan kalk, namaz kıl, Kur'an oku. Bu namaz, yalnız sana mahsus bir fazlalıktır'. Bazı rivayetlere göre teheccüd namazı, Hz. Muhammed (a.s.v.)'e vacip idi.
  Hz. Muhammed (a.s.v.)'e 'Farz namazlardan sonra hangi namaz daha faziletlidir?’ diye sorulduğunda, Hz. Muhammed (a.s.v.) “Gece kalkıp kılman namaz.” diye cevap vermiştir. (Müslim/1163 ve başka muhaddisler), (Ebu Hüreyre'den)
   d. Duha (Kuşluk) Namazı
  Kuşluk namazının en azı iki, en çoğu ise sekiz rekâttır. Ebu Hüreyre şöyle demiştir: “Dostum (Hz. Muhammed (a.s.v.)) bana üç şey tavsiye etmiştir: Her aydan üç gün oruç tutmak, iki rekât kuşluk namazı kılmak, vitir namazını kılıp uyumak.” (Buhari/1880; Müslim/721)
  Şöyle rivayet edilmiştir: 'Fetih senesi Ümmü Hânî, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in yanına geldi. Hz. Muhammed (a.s.v.) Mekke'nin en yüksek yerinde bulunuyordu. Hz. Muhammed (a.s.v.) yıkanmak için kalktı. Hz. Fatıma da onun üzerine bir perde gerdi. Sonra Hz. Muhammed (a.s.v.) elbisesini aldı ve ona sarındı. Sonra Duha (kuşluk) nafilesini sekiz rekât olarak kıldı'. (Buhari/350; Müslim/336)
  Kuşluk namazını, her iki rekâtta bir selâm vererek kılmak en efdalidir.
 Ümmü Hânîden şöyle rivayet edilmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) (Mekke'nin) fethi günü her iki rekâtta bir selâm vererek kuşluk namazını sekiz rekât olarak kıldı'. (Ebu Dâvud/1290)
 Kuşluk namazının vakti, güneşin yükselmesinden başlayıp zeval (öğle) vaktine kadar devam eder. Fakat en efdali, gündüzün dörtte biri geçtikten sonra kılınmasıdır.
 Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: Hz. Muhammed (a.s.v.), Küba halkının yanına vardığında onlar namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine Hz. Muhammed (a.s.v.) 'Evvâbîn namazı, kumların hararetinden ötürü deve yavrularının ayakları yandığı zaman kılınır' dedi. (Müslim/748
  e. İstihare Namazı
 İstihare namazı, namaz kılmanın mekruh olmadığı her vakitte iki rekât olarak kılınır. Bir şey yapmak isteyen fakat yapılıp yapılmamasında hayır olduğunu bilmeyen bir kimsenin istihare namazı kılması sünnettir.
  İstihare namazından sonra bu hususta varid olan dua ile dua edilmelidir. Bu duadan sonra Allah o işi yapması için kalbine ferahlık verirse yapmalı, yoksa yapmamalıdır.
 Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: Hz. Muhammed (a.s.v.) bize Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi, bütün işlerde istihare yapmayı öğretti.
 Bize şöyle derdi: "Sizden biri bir işe niyetlenirse, iki rekât namaz kılsın, sonra da şu duayı okusun:  
 “Allahım! Senin ilminle hayır, kudretinle de güç istiyorum. Senin büyük fazlından talep ediyorum. Sen güç yetirirsin; ben yetiremem. Sen bilirsin; ben bilmem. Sen gaybı bilensin. Allahım! Bu iş; dinim, geçimim, sonum (veya şimdiki halim ve geleceğim) için hayırlı olacaksa, bunu benim için takdir et ve müyesser kıl. Sonra benim için onda bereketler nasip et. Yok eğer bu iş; dinim, geçimim, sonum (veya şimdiki hâlim ve geleceğim) için şerli olacaksa onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Benim için her nerede olursa olsun hayrı takdir eyle, sonra da beni onunla hoşnut eyle. Bu duayı okuduktan sonra da işinin ne olduğunu söylesin."(Buhari/1109 ve başka muhaddisler)
 f. İsmi ve Belli Vakti Olmayan Nafile Namazlar
 Bu nafileler, daha önce belirttiğimiz mekruh vakitler hariç, her vakitte istenildiği kadar kılınabilir; Hz. Muhammed (a.s.v.), Ebu Zer'e şöyle demiştir; Namaz en güzel şeydir. İstersen fazla, istersen az kıl.” (İbn Mâce)
 İster gece, ister gündüz kılınsın mutlak nafilelerde her iki rekâtta bir selâm vermek en efdalidir. Bunun delili şu hadîstir: “Gece namazı ikişer ikişerdir.” (Buhari/946; Müslim/749; Ebu Dâvud/1295 ve başka muhaddisler)
CEMAATLE KILINMASI SÜNNET OLAN NAMAZLAR

  Yukarıda zikrettiğimiz nafile namazların tümü, tek başına kılınması müstehab olan nafilelerdir. Cemaatle kılınması müstehab olan nafileler ise Bayram namazları, Teravih namazı, Küsuf ve Husuf namazı ve Yağmur namazıdır.
  ı. BAYRAM NAMAZLARI
 Bayram mânâsına gelen iyd kelimesi avd kelimesinden alınmıştır. Avd 'tekrar edilmek' anlamına gelir. Bayram'a, bu isim, her sene tekrar geldiği, insanların sürür ve sevinci tekrarlandığı veya Allah' Teâlâ'nın, bayramda insanlara çokça lütufta bulunduğu için verilmiştir.
  Bayram Namazlarının Meşruiyeti ve Delili
 Hz. Muhammed (a.s.v.) Ramazan ve Kurban bayramı namazını ilk olarak hicretin ikinci yılında Medine'de kıldırmıştır. Meşruiyetinin delili ise şu ayettir: “Öyle ise rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser/2)
 Müfessirler bu ayetteki namazın, Kurban bayramının namazı olduğunu söylemişlerdir.
 Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), Kurban bayramı ile Fıtır bayramı günlerinde musalla'ya çıkardı. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selâm verince, cemaat -namaz kıldıkları yerde otururken ayağa kalkar ve insanlara karşı dönerdi. Eğer bir müfreze göndermek istiyorsa bunu insanlara söyler veya başka bir şey emretmek istiyorsa emrederdi. Ondan sonra musalla'dan avdet ederdi'(Buhari/913; Müslim/889)
  Bayram Namazının Hükmü
 Bayram namazı müekked bir sünnettir. Çünkü Bayram namazı meşru kılındıktan sonra, Hz. Muhammed (a.s.v.), vefat edinceye kadar onu terk etmemiştir. Hz. Muhammed (a.s.v.)'den sonra sahabîler de kılmaya devam etmişlerdir.
  Bayram namazının cemaatle kılınması meşrudur. Ebu Said el-Hudrî'nin rivayet ettiği hadîs buna delâlet etmektedir. Ayrıca Bayram namazı tek başına da kılınabilir. Fitneye sebep olan veya süslenmiş kadınlar hariç -onlar namazı evlerinde kılmalıdırlar- Bayram namazına erkek-kadın, mukim-seferî, hür-köle herkes katılabilir.
  Hz. Muhammed (a.s.v.)'in, İslâm hakkında soru soran kişiye söylediği sözler Bayram namazının vacip olmadığına delâlet etmektedir; Hz. Muhammed (a.s.v.) o kişiye 'Gece ve gündüz içinde beş vakit namaz (var)' buyurdu. O zat 'Üzerime bu namazlardan başkası da olacak mı?' diye sorunca, Hz Muhammed (a.s.v.) 'Hayır, meğerki kendiliğinden kılasın' diye cevap verdi. (Buhari/46; Müslim/11)
 Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah, kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Kim haklarında küçümsemede bulunmadan, haklarını zayi etmeksizin onları kılarsa, Allah o kimseyi cennete koymaya söz vermiştir. Kim de onları kılmazsa, Allah'ın o kimseye hiçbir va'd'i yoktur. Dilerse azap eder, dilerse cennete koyar.” (Ebu Dâvud/1420)
    Ümmü Atiyye şöyle demiştir: 'Her iki bayramda da örtülü hanımlar ve bakire kızlarla beraber musalla'ya çıkmakla emrolunurduk. Hayızlılar da çıkar cemaatin arka tarafında bulunurlar ve insanlarla birlikte tekbir getirirlerdi'. (Buhari/928; Müslim/890)
   Başka bir rivayette Ümmü Atiyye 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bazılarımızın cilbabı (örtünecek çarşafı) bulunmuyor' dedim. '(Din) kardeşi kendi cilbablarından birini emaneten giydirsin' buyurdu.
   Bayram namazı için ezan ve kamet okumak sünnet değildir. Bayram namazları için “es-salâtu camia” (namaz toplayıcıdır) diye seslenilir.
  Rivayet edildiğine göre İbn Abbas, Abdullah b. Zübeyr'e biat edildiğinde 'Fıtır bayramı günü Bayram namazı için ezan okumak yoktur. Bu bakımdan sen de o günün namazı için ezan okutma, ayrıca hutbe de namazdan sonra okunur. Bu Bayram namazı işi muhakkak surette böyle yapılagelmiştir' diye haber göndermiştir.” (Buhari/916; Müslim/886)
 İbn Abbas ve Cabir'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Ne Kurban bayramı, ne de Ramazan bayramı namazı için ezan okumak yoktur'. (Buhari/917; Müslim/886)
 Bayram Namazlarının Vakti
 Bayram namazlarının vakti, güneşin doğuşundan itibaren başlar, zeval (öğle) vaktine kadar devam eder. Bera b. Âzib'in rivayet ettiği şu hadîs buna delâlet etmektedir:
 Hz. Muhammed (a.s.v.) hutbe okuduktan sonra şöyle dedi: 'Bu günümüzde ilk yaptığımız şey Bayram namazı kılmaktır.’ (Buhari/908)
  Bayram namazlarının, güneşin -doğuşundan itibaren bir mızrak boyu yükselişine kadar ertelenmesi sünnettir.
   Bayram Namazlarının Kılınış Şekli
  Bayram namazları iki rekât olarak kılınır. Kamet yerine,  اَلصَّلَاةَ جَامِعَةً denilir. Namaz tahrim (iftitah) tekbiri ile başlar, tahrim duasından sonra yedi tekbir alınır. Her tekbirde eller omuz hizasına kadar kaldırılır. İki tekbir arasında ne uzun ne kısa olmayan bir ayet okunacak kadar bir zaman durulur.
   Bu esnada سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَآ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ  subhanallahi veîâ ilahe illâllahu vallah-u ekber (Allah'ı her türlü ortaktan tenzih ederim. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür) demek sünnettir.
   Sonra eûzu besmele çekilerek Fatiha okunur.
  Sonra zammı sûre olarak bir sûre veya bazı ayetler okunur.
 İkinci rekâtta intikal tekbirlerinden başka, Fatiha okunmadan önce beş tekbir daha alınır.
  Her iki tekbirin arasında -daha önce zikrettiğimiz gibi- fasıla verilir.
   Heyet olarak adlandırılan bu tekbirler sünnettir. Unutarak da olsa tekbir alınmadan kıraate başlanırsa, zaman geçtiği için artık tekbir alınmaz. Fakat bu durum namazın sıhhatine zarar vermez. 
  Bunların delili şu rivayetlerdir. Hz. Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: “Ramazan ve Kurban bayramının namazları ikişer rekâttır.” (Neseî, III/111 ve başka muhaddisler) Hz. Ömer bunu, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in diliyle söylemiştir. İcma da bunun üzerine olmuştur.
 Amr b. Avf el-Müzenî şöyle rivayet etmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) Bayram namazlarında, birinci rekâtta kıraatten önce yedi, ikinci rekâtta kıraatten önce beş tekbir aldı.’ (Tirmizî/536. (Tirmizî 'Bu hadîs bu hususta gelen en güzel hadîstir' demiştir).
    Bayram Hutbesi
 Bayram namazı kılındıktan sonra iki hutbe okumak sünnettir. Bu hutbelerin keyfiyetini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
 1. Hutbeler, Bayram namazının hemen arkasından okunmalıdır.
   Bu hutbeler, Cuma'nın aksine namazdan sonra okunur. Çünkü Hz. Muhammed (a.s.v.) Cuma namazının hutbesini namazdan önce, Bayram namazlarının hutbelerini ise namazdan sonra okumuştur.
  İbn Ömer şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, Bayram namazlarını hutbeden önce kılarlardı'. (Buhari/920; Müslim/888)
   İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) ile beraber Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde musalla'ya çıktık. Hz. Muhammed (a.s.v.) önce namazı kıldı, sonra hutbe okudu'. (Buhari/932)
  Hutbe Bayram namazından önce okunursa, hiç okunmamış sayılır.
  2. Cuma hutbesindeki rükün ve sünnetler, bayram hutbeleri için de geçerlidir.
 İmam Şafii, Ubeydullah b. Abdullah b, Utbe b. Mes'ud'dan şöyle rivayet etmiştir: 'Sünnet, imamın Bayram namazlarında iki hutbe okuması ve aralarında fasıla yapmasıdır'.
 3. Birinci hutbeyi dokuz, ikinci hutbeyi yedi tekbirle okumak sünnettir.
 Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'dan şöyle rivayet edilmiştir: 'Birinci hutbeye, peş peşe dokuz tekbirle, ikinci hutbeye ise peş peşe yedi tekbirle başlamak sünnettir'. (Beyhakî)
 Bayram Namazları Nerede Kılınır?
 Bayram namazları, mescit veya sahrada kılınır. Neresi daha fazla insan alırsa orada kılmak daha faziletlidir. Her iki yer de eşit derecede insan alıyorsa, şerefinden ötürü mescitte kılmak daha faziletlidir. Zira Müslüman mescitte kıldığı namazdan dolayı hem icabet ecri alır, hem de mescitte durmanın ecrini alır. Hz. Muhammed (a.s.v.)'in mesciti bütün halkı almadığı için, Hz. Muhammed (a.s.v.) Bayram namazlarını sahrada kıldırmıştır.
 Daha önce Bayram namazlarını erkek, kadın herkesin cemaatle kılmasının meşru olduğunu belirtmiştik. Mescit, namaz kılanları alıyorsa, sahranın tercih edilmesine gerek yoktur.
   Bayram Günlerinde Tekbir Getirmek
 Hacı olmayanların, Ramazan ve Kurban bayramı gecelerinde güneşin batışından itibaren evlerde, mescitlerde, çarşılarda yüksek sesle -imam Bayram namazının tahrim (iftitah) tekbirini alıncaya kadar- tekbir getirmeleri sünnettir.
 “Bu kolaylığı dilemesi, sayıyı tamamlamanız ve sizi (bu kolaylığa) ilettiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmeniz içindir.” (Bakara/185) Müfessirler, buradaki tekbirden maksadın, Ramazan bayramında getirilen tekbir olduğunu söylemişlerdir.
  Kurban bayramı da Ramazan bayramına kıyas edilir. Ayrıca hacı olan ve olmayan herkes için Kurban bayramında namazlardan sonra; Arefe gününün sabah namazından başlayarak, teşrik günlerinin son gününün ikindi namazına kadar tekbir getirmek sünnettir.
 Teşrik günleri, Kurban bayramını takip eden üç gündür. Fakat Ramazan bayramında namazlardan sonra tekbir getirmek sünnet değildir.
  Bütün bunların delili, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in fiilidir. Hz. Muhammed (a.s.v.) ve ashabı böyle yapmışlardır.   Hz. Ali'den ve Ammar b. Yasir'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), Arefe günü sabah namazından sonra tekbir getirirdi. Teşrik günlerinin son günü ikindi namazından sonra bırakırdı'. (Hâkim, 1/299. (Hâkim 'Bu hadîsin isnadı sahih'tir. Ravilerden hiçbiri cerh edilmemiştir' demiştir)
  Rivayet edildiğine göre İbn Ömer, Mina'da tekbir getirirdi. Mescitteki, çarşı-pazardaki insanlar onun sesini işitir ve onunla beraber tekbir getirirlerdi. Öyle ki tekbir sesinden her yer inlerdi. İbn Ömer, Mina'da bütün günlerde, namazların arkasında, yatağında, çadırında ve yürürken tekbir getirirdi. (Buhari, Kitab'ul-Iydeyn)
  Tekbirin en üstün lafzı şöyledir: Allah-u ekber, Allah-u ekber, Allah-u ekber, lâ ilahe illallahu vallah-u ekber, Allah-u ekber ve lillahi'l-hamd
  Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür, Hamd, Allah'a mahsustur.
*Ekmelüddin El-Hanefi diyor ki: Bu tekbirin doğuş sebebi şöyledir: 
Cebrail aleyhisselâm kurbanı getirirken, İbrahim aleyhisselâm İsmail (a.s.)’ı kesme işini aceleye getireceğinden korktuğu için acele olarak اَللّٰهُ اَكْبَرُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ diye seslendi.
 İbrahim (a.s.) bunu işitince; لَآ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ dedi.
 İsmail (a.s.) da duruma vakıf olunca o da; اَللّٰهُ اَكْبَرُ وَلِلّٰهِ الْحَمْدُ diyerek mukabelede bulundu.* (Büyük Şafii İlmihali - Halil GÜNENÇ)
 Bayram Gününün Âdabı
1. Gusletmek, güzel koku sürünmek, yeni elbise giymek. Bunların nedenleri Cuma bahsinde geçmişti.
2. Bayram sabahı mescide erken gitmek.
3. Ramazan bayramında namaza gitmeden önce bir şey yemek. Kurban bayramında ise namazdan dönünceye kadar bir şey yememek.
4. Mescide veya namazgaha yürüyerek gitmek, dönerken başka bir yoldan gelmek.
Cabir şöyle demiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), Bayram namazına giderken başka bir yoldan gidiyor, dönerken başka bir yoldan geliyordu'. (Buhari/943)

5. İmam'ın, güneş doğduktan sonra nafile namaz kılması mekruhtur. Başkaları içinse mekruh değildir. İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) Ramazan bayramı günü çıktı, iki rekât (bayram) namazı kıldı. Ondan önce ve sonra başka namaz kılmadı'. (Buhari/945)

Nafile Namazlar
Nafile namazlardan bazıları şunlardır:
1- Duha namazı. Bunun vakti, güneşin doğup bir mızrak boyu kadar yükselmesiyle başlar ve öğleye kadar devam eder. En azı; iki rekât, efdal olanı sekiz rekâttır.
2- Teheccüd namazı. Vakti, yatsı namazını kıldıktan sonra girer ve fecir doğuncaya kadar devam eder. Bir miktar uyuduktan sonra, uyanıp kılınır. En azı iki rekâttır, çoğu için bir sınır yoktur.
3- Tehıyyet-ül-mescid namazı. Camiye girince; oturmadan iki rekât olarak kılınır. Herhangi bir farz veya başka bir nafile namaz kılınırsa, tehıyyet-ül-mescid namazı yerine de geçer.
4- Tesbih namazı. Bu namaz, dört rekâttır. İki rekâtta bir selam vermek daha iyidir. Mekruh vakitler dışındaki bir zamanda kılınır. Her rekâtta 75 defa “Sübhanallahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vellahü ekber” denir.
Bunun 15 adedi Fatiha ve sureyi okuduktan sonra ayakta, 10’ar adedi de rüku’, itidal, birinci secde, iki secde arasındaki oturuşta, ikinci secdede ve ondan sonraki istirahat ve teşehhüd oturuşlarında okunur.
5- Evvabin namazı. Buna “gaflet” namazı da denir. Çünkü bu vakitte, insanlar; yemek yemekle meşgul olup bu namazdan gafil oluyorlar.Bunun vakti, akşam namazından sonra başlar ve kırmızı şafak’ın kaybolmasıyla yani yatsı namazının vaktinin girmesiyle biter. En azı iki, en çoğu yirmi rekâttır.
6- Abdest namazı. Abdest alındıktan sonra, abdest namazı niyetiyle iki rekât halinde kılınır.
7- Sefer namazı. Yolculuğa çıkılacağı zaman, evden çıkmadan önce iki rekât ve yolculuktan dönüşte de iki rekât “sefer namazı” kılınır.
Dönüşteki sünneti, eve varmadan önce, camiye uğrayıp orada kılmak daha sevabdır.
8- İstihare namazı.Bir şey yapmak isteyip de, yapılmasında mı yoksa yapılmamasında mı hayır bulunduğunu bilmeyen kimsenin, iki rekât istihare namazı kılması sünnettir. Namazdan sonra aşağıdaki dua okunur. Namazdan sonra o işi yapmak için kalbine ferahlık gelirse; o işi yapmalı, yoksa yapmamalıdır:
“Allahüme inni estehiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’eluke min fadlikel-azimi fe inneke takdiru vela ekdiru ve ta’lemu vela a’lemu ve ente Allamul-guyubi Allahümme in kunte ta’lemu enne hazel-emre hayrun li fi dini ve meaşi ve akıbeti emri fekdurhu li ve yessirhu li sümme barik li fihi ve in kunte ta’lemu enne hazel-emre şerrun li fi dini ve meaşi ve akıbeti emri fesrifhu anni vasrifni anhu vakdur liyel-hayra haysu kane sümme erdini bihi.” ifadesinin yerine, ihtiyacı ne ise, onu söyler.
Meali: (Allah’ım! Senin ilminle hayır, kudretinle de kuvvet diliyorum. Senin büyük fazlından istiyorum. Şüphesiz sen, güç yetirirsin, ben güç yetiremem. Sen bilirsin, ben bilemem ve sen gaybı çok iyi bilensin. Allah’ım! Eğer bu iş; dinim, geçimim ve akıbetim açısından benim için hayırlı ise, onu benim için takdir buyur ve bana müyesser eyle sonra onu bana bereketli kıl. Şayet bu iş; dinim, geçimim ve akıbetim açısından benim için şer ise; onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Benim için hayır nerede ise, onu benim için takdir buyur, sonra da beni onunla razı eyle.)