4 Eylül 2013 Çarşamba

Şafii Mezhebine Göre Namaz Vakitleri

Farz Namazların Vakitleri
Beş vakit namazın her birinin belli vakitleri, o vakitlerin de bir başlangıcı, bir de sonu vardır. Vaktin girişinden önce ve vakit çıktıktan sonra namaz kılmak caiz olmaz. 
“Şüphesiz ki namaz, mü’minlerin üzerine vakit(leri bel)li bir farzdır.” (Nisa/103)
Namaz, özel vakitlerle sınırlandırılmış bir farzdır. Sahih hadîslerde bildirildiğine göre beş vakit namaz farz kılındıktan sonra Cebrail gelerek namaz vakitlerini Hz. Muhammed (a.s.v.)’e öğretmiştir. (Ebu Dâvud/393; Tirmizî/149) Hz. Muhammed (a.s.v.) de hem söz, hem de fiiliyle namaz vakitlerini Müslümanlara öğretmiştir.
Ebu Musa el-Eş’arî şöyle rivayet ediyor: “Bir kişi Hz. Muhammed (a.s.v.)’e namaz vakitlerini sordu. Hz. Muhammed (a.s.v.) ona bir cevap vermedi. Sonra şafak söker sökmez sabah namazını kıldırdı. Neredeyse insanların birbirlerini tanıyama-yacakları kadar karanlıktı. Sonra güneş tam tepeden batıya meylettiği zaman müezzine emretti ve öğle namazını kıldırdı. Öyle ki iyi bilen bir kişi ‘Gündüz yan olmuştur.” Derdi. Sonra güneş yüksekteyken ikindi namazını kıldırdı. Sonra güneş battığı zaman akşam namazını kıldırdı. Sonra şafak kaybolduğu zaman yatsı namazını kıldırdı. Ertesi gün sabah namazını o kadar geciktirdi ki namazdan çıkan biri ‘Güneş muhakkak doğmuştur’ yahut ‘hemen hemen doğmak üzeredir.’ Diyebilirdi. Sonra öğle namazını dünkü ikindi vaktine yakın bir zamana kadar tehir etti. Sonra ikindiyi o kadar geciktirdi ki namazdan çıkan bir kimse ‘güneş kıpkırmızı oldu’ derdi. Sonra şafağın kaybolma zamanı yaklaşıncaya kadar akşam namazını geri bıraktı. Sonra yatsı namazını gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar geciktirdi. Sonra sabah olunca soru soran kişiyi çağırdı ve ona ‘Namazların vakti şu iki vakit arasıdır’ dedi”. (Müslim/6l4 ve başka muhaddisler)
Burada mücmel kalan bazı noktaları açıklayan veya fazlalık getiren hadîsler de vardır. Bunları, aşağıda namazların vakitlerini tafsilatlı olarak anlatırken göreceğiz.
a. Sabah Namazı
Sabah namazının vakti, fecr-i sadık'ın doğuşu ile başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder. Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının vakti, fecrin doğuşundan başlar, güneşin çıkış zamanına kadar devam eder.” (Müslim/612)
b. Öğle Namazı
Öğle namazının vakti, güneşin tam tepeden batıya doğru kaymaya başladığı zaman başlar. Bu vakte zeval vakti denir. Çünkü o vakitte doğuya doğru uzanan küçük gölgeler görünür. Ona zeval gölgesi denir. Öğle namazının vakti, her şeyin gölgesinin kendi boyuna ulaştığı zamana kadar devam eder. Zeval gölgesi de bu gölgeye dahildir. Çünkü o, öğle namazı vaktinin ilk belirtisidir.
 Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Öğle namazının vakti, güneşin batıya doğru kaymasıyla başlar. O zaman kişinin gölgesi boyu kadardır. İkindi girinceye kadar devam eder.” (Müslim/612) 
c. İkindi Namazı
İkindi namazının başlama vakti, öğlenin sona erdiği zaman başlar. Güneş batıncaya kadar devam der. 
Şu hadîs buna delâlet eder: “Güneş batmadan önce ikindi namazının bir rekâtına yetişen kimse ikindi namazına yetişmiş demektir.” (Buharî/554; Müslim/608)
Fakat namazı, her şeyin gölgesinin iki misline ulaştığı zamana kadar ertelememek en güzelidir, zira hadîsten bu anlaşılmaktadır. 
Bir de Hz. Muhammed (a.s.v.)'in şu sözü vardır: “İkindi namazının vakti, güneş sapsarı oluncaya kadardır.” (Müslim/6l2) Bu hadîs, muhtar olan vakte hamledilir.
d. Akşam Namazı
Akşam namazının vakti, güneşin batmasıyla başlar, kırmızı şafak kaybolup batı tarafında eseri kalmayıncaya kadar devam eder. Kırmızı şafak, güneş ışınlarından kalan noktalardır, güneş battığında doğu tarafında görülür. Sonra karanlık onu batıya doğru kaydırır. Karanlık yeryüzünü kaplayıp batı ufkuna uzandığında, kırmızı şafağın eseri ortadan kalktığında akşam namazının vakti sona ermiş, yatsı namazının vakti girmiş demektir. Vakitleri bildiren hadîs buna delâlet eder. 
Zira Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle demiştir: “Akşam namazının vakti, kızıllık düşünceye kadardır.” (Müslim/612)
 Resûlullah (a.s.v.) buyuruyor:  وَقْتُ الْمَغْرِبِ مَا لَمْ يَغِبِ الشَّفَقُ
"Akşam namazının vakti, şafakın batmadığı zamandır." Sarı veya beyaz şafakın zamanı akşam namazının zamanından sayılmaz. Bir kimse namaz vaktinde namaza başlar, vakit çıkıncaya kadar devam ederse namazı sahih olup, eda etmiş sayılır. 
e. Yatsı Namazı
Yatsı namazının vakti, akşamın sona ermesiyle başlar, fecr-i sadık'ın doğuşuna kadar (imsak vaktine kadar) devam eder. Fakat en muhtar görüşe göre, gecenin üçte birinden daha fazla ertelenmemelidir. Fecr-i sadıktan maksat, doğu ufkuna yayılan bir ışıktır; bu ışık güneşin aksetmesiyle meydana gelir. Sonra yavaş yavaş göğe doğru yükselip güneşin doğusuyla tamamlanır. Yatsı namazının başlama, sona erme ve muhtar olan vaktinin delili, vakitleri bildiren hadîsle birlikte bir de şu hadîstir: “Dikkat edin! Şu muhakkak ki uyku ile namaz kaçırmakta bir tefrit yoktur. Tefrit ancak diğer bir namaz vakti girinceye kadar namazını kılmayan kimse içindir.” (Müslim/681)
Bu hadîs, bir namaz vaktinin diğer namaz vakti girdiğinde sona erdiğine delâlet eder. Fakat sabah namazı bundan hariçtir. Zira sabah namazının vakti, öğle namazı vaktinin girmesiyle değil, güneşin doğmasıyla sona erer.
İşte bunlar, beş vakit namazın vakitleridir. Fakat namazları kasten vaktin sonuna bırakıp da vaktin genişliğini mazeret olarak ileri sürmemek gerekir. Çünkü böyle yapmak, namaz vaktinin çıkmasına sebep olabilir. Hatta bu gevşeklik namazı terk etmeye bile sebep olabilir. Sünnet olan, namazları vaktin başlangıcında kılmaktır.
Hz. Muhammed (a.s.v.)'e 'Amellerin en efdali hangisidir?' diye sorulduğunda 'Vaktinde kılınan namaz' diye cevap vermiştir. (Buharî/504; Müslim/85)
Namazın bir kısmı vakti içinde, bir kısmı da vakti dışında kılınırsa, o namaz, vakti içinde kılınmış sayılır. Aksi takdirde kaza edilmiş bir namaz sayılır. 
Bunun delili, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in şu hadîsleridir: 
مَنْ اَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الصُّبْحِ قَبْلَ اَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ فَقَدْ اَدْرَكَ الصُّبْحَ وَمَنْ اَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الْعَصْرِ قَبْلَ اَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَقَدْ اَدْرَكَ الْعَصْرَ
“Kim güneş doğmadan sabah namazının bir rekâtına yetişirse, o, sabah namazına yetişmiştir. Kim güneş batmadan Önce ikindi namazının bir rekâtına yetişirse ikindi namazına yetişmiştir.” (Buharî/554; Müslim/608)
“Bir namazın bir rekâtına yetişen kimse, o namaza yetişmiştir.” (Buharî/555; Müslim/607)
Kutuplara yakın yerlerde yaşayan Müslümanlar İçin Namaz Vakitleri Nasıl tespit edilir? 
Bu işi görüşmek için 1980 yılında Belçika'da İslam ülkelerinden alimlerin katıldığı bir toplantı akdedildi. Türkiye'den giden heyette ben de vardım. Müzakere neticesinde konferansa katılanlar özetle aşağıdaki karara varmışlardır: Toplantıya katılanlar; gece boyunca hiç şafağın batmadığı veya çok uzadığı 45 enlem dairesinden sonra bölgelerde yaşayan Müslümanların durumu ve içinde bulundukları ağır şartları tetkik ederek incelediler. Yatsı namazını eda etmek için her sene aylarca geceleyin uzun zaman beklemek sağlıklarına büyük zarar vereceği gibi işlerine de zarar verecektir. Halbuki İslam dini kolaylık dinidir. İbadet ve taatta meşekkat olduğu zaman kolaylaştırıcı hükümler getirir. Bunun için hasta ve benzeri kimselerin durumunu nazar-ı itibara alarak onlar için cem'i takdim ve te'hir ile (Şafii, Hanbeli ve Maliki mezhebin de olduğu gibi) namaz kılmalarına müsaade etti. Bu ülkelerde yaşayanların şafak meselesi hususundaki durumları, hasta ve misafir gibi kimselerin durumundan az ağır değildir. Konferansa katılan zevat da buna kıyas ederek bu bölgelerde yaşayan Müslümanların cem'i takdim ile namaz kılmalarının caiz olduğuna kanaat getirdiler. Ancak, yatsı namazını cemaat ile eda etmek kastıyla ve "normal olmayan memleketlerde, normal memleketlerin namaz vakitleri ölçü olarak alınacak" diyen zevata uyarak bu bölgeler için yatsı namazı hususun da İslam'ın merkezi ve mutedil oluşu dolayısıyla Mekke'yi kıstas olarak kabul ettiler… Yalnız şafak battığı takdirde imkan varsa onun batışını bekleyip yatsı namazını kılmak daha efdaldir.  (Halil Günenç-Fetvalar) 

Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler
Namaz kılmanın tahrimen mekruh olduğu vakitler şunlardır:
1- Cuma günü hariç, güneş tam tepedeyken ve sabah namazından sonra güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar namaz kılmak tahrimen mekruhtur.
2- İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmak da tahrimen mekruhtur.
Bu vakitlerde namaz kılmanın tahrimen mekruh olduğunun delili şu hadîstir: 
Ukbe b. Âmir el-Cühenî şöyle demektedir: 
ثَلَاثُ سَاعَاتٍ كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَانَا اَنْ نُصَلِّيَ فِيهِنَّ وَاَنْ نَقْبُرَ فِيهِنَّ مَوْتَانَا حِينَ تَطْلُعُ الشَّمْسُ بَازِغَةً حَتَّى تَرْتَفِعَ وَحِينَ يَقُومُ قَائِمَةُ الظَّهِيرَةِ حَتَّى تَمِيلَ الشَّمْسُ وَحِينَ تُضِيفُ لِلْغُرُوبِ
"Resulullah (a.s.v.) üç vakitte bizi namaz kılmaktan ve ölülerimizi gömmekten nehyetti: Güneş doğmaya başladığından bir mızrak boyu yükselinceye kadar, güneş tam tepeden biraz batıya meyledinceye kadar, güneş batmaya meyledip batıncaya kadar..." (Müslim/831)
Bu kerahat, sebepsiz kılınan namaz ve kasten gömülen ölü için söz konusudur. Fakat kendiliğinden o vakitlere rastlayan cenaze için, kaza namazı, mescit namazı gibi namazlar için kerahat söz konusu değildir. (Ayrıca, kaza namazları ile vakit namazları arasındaki tertibi gözetmek şart değildir, yalnızca iki durumda sünnet olur: Vaktin elverişliliği ve kaza namazını hatırlamak.)
Bunları, bu sebeplerden ötürü o vakitlerde kılmanın mekruh olmadığının delili şu hadîstir: “Kim bir namazı (kılmayı) unutursa, onu, hatırladığında kılsın. Onun bundan başka kefareti yoktur.”; 'Beni hatırlamak için namaz kıl!' (Tâhâ/14) (Buharî/572; Müslim 684, (Enes'ten)
Hz. Muhammed (a.s.v.)'in 'Onu hatırladığında kılsın' sözü, hatırladığı zamanın o namazın meşru vakti olduğuna delâlet eder. Bazen kazaya kalan namaz, mekruh olan vakitlerde hatırlanabilir. Bu nedenle kazaya kalan namazın bu vakitlerde kılınmasının bu yasaktan istisna edildiğine delâlet eder.
Ümmü Seleme şöyle diyor: Hz. Muhammed (a.s.v.) ikindi namazından sonra iki rekât namaz kıldı. Onun ne namazı olduğunu sordum. Bana 'Ey Ebu Umeyye'nin kızı! İkindi namazından sonra kıldığım iki rekâttan sual etmiştin, bunun sebebi şudur: Bana Abdulkays kabilesinden bazı kimseler (İslâm'a girmek için) gelmişlerdi. Bunlar, şu öğle namazından sonraki iki rekât (nafile) namazdan beni meşgul edip alıkoymuşlardı. Bu kıldığım iki rekât namaz, öğlenin o iki rekât son sünnetidir' dedi.” (Buharî/1176; Müslim/834)
Hanefî, Şafiî ve Mâliki mezhebine göre, ikindi namazından sonra nafile namaz kılmak mekruhtur. İkindi vaktinden sonra namaz kılmanın mekruh olduğunu, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in ikindiden sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı yasaklamasından anlıyoruz. (Buharî/56l; Müslim/827) 
Sebepleri olan diğer namazlar da kazaya kalmış namaza kıyas edilmiştir. Bu mutlak nehiyden Mekke haremi hariçtir; Mekke hareminde her vakitte her türlü namaz kılınabilir. Çünkü Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey Abdimenaf oğulları! Şu Kabe'yi ziyaret eden hiç kimseyi, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde tavaf etmekten ve namaz kılmaktan menetmeyin.” (Tirmizî/868; Ebu Dâvud/1894) 

*Şafiiler dediler ki: Namazın vakitleri sekiz kısma ayrılır:
1. Fazilet vakti: Bu, vaktin başlangıcından itibaren kırkbeş dakika sonrasına kadar devam eder. Bu süre içinde kişi, namazın sebepleri olan taharetini tamamlayabilir. Buna fazîlet vakti denmesinin sebebi, bu süre içinde kılman namazın bilâhare kılınacak olan namazlara nisbetle daha faziletli olmasından ötürüdür. Bu süre, bütün namaz vakitlerinde mevcuttur.
2. İhtiyarî vakit: Bu da vaktin girişinden başlayıp, vaktin sonundan, namaz kılacak kadarlık bir süre öncesine dek devam eder. Bu süre içinde kılman namazlar, daha sonra kılınan namazlardan daha faziletli olurlar. Ancak daha önce kılman namazlara nisbetle daha az faziletlidir. İhtiyarî vakit denmesinin sebebi, kendisinden sonraki vakte nisbetle tercih edilmesinden ötürüdür. Bu vakit öğle namazında, ikindi vaktinden önce öğle namazı kılınabilecek bir vakte dek devam eder. Yine bu vakit, ikindide, her şeyin gölgesinin iki misline varmasına kadar devam eder. Akşam namazında da fazîlet vaktinin sona ermesine kadar devam eder. Yatsı namazında da gecenin ilk üçte birinin sona ermesine kadar devam eder. Sabah namazında ortalığın aydınlanmasına kadar devam eder.
3. Kerâhetsiz olarak caiz olma vakti: Bu da ihtiyarî vakte eşit bir vakit olması nedeniyle onun hükmüne tâbidir. Ancak bu vakit ikindide, güneşin sararmasına kadar devam eder. Yatsıda fecr-i kâzibin doğmasına kadar devam eder. Sabah namazında da gün doğuşundan önceki kızıllığa kadar devam eder.
4. Haram vakit: Bu, namaz vaktinin sonunda, namaz kılacak kadar bir sürenin kalmadığı vakittir. Ki bu daha Önce de anlatılmıştır.
5. Zaruret vakti: Bu, kendisinden hayız, nifas, delirme, bayılma ve benzeri hallerin kalktığı kişi için muteber olan vaktin sonudur. Bu süre, kişinin iftitah tekbirine yetecek kadar olan bir süredir. Bu durumda vaktin çıkmasıyla da namaz, kişinin zimmetinde kalır ve kaza etmesi vâcib olur. Sözünü ettiğimiz bu özürler, vaktin sonunda kişinin üzerinden kalkar da iftitah tekbirini alacak kadar bir süre kalırsa bu kişinin o namazı ve onunla birlikte cem-i tehir yapmış olduğu namazı kaza etmesi vâcib olur. 
Meselâ öğle namazım özür nedeniyle kılamamış, ikindinin de son vaktinde iftitah tekbirini alacak kadar bir zaman kalmaması anında özür gitmişse bu durumda hem öğle, hem ikindi namazlarını kaza etmesi vâcib olur. Yine aynı şekilde akşam ve yatsı namazları için de bu hüküm söz konusudur. Yalnız cem-i tehir yapılan bu iki namazın bir arada kaza edilmeleri için ikinci vaktin sonunda abdest alıp iki namazı kılacak kadar bir sürenin mevcut olması şarttır. Diyelim ki: Hayız hali ikindi vaktinin sonunda ortadan kalkmışsa bu kadının öğlen ve ikindi namazını, akşam namazı vaktinde kılması vâcib olur.
Tabiî bu hayzın kesilmesi hem öğle, hem ikindi ve hem de akşam namazını kılmak için gerekli temizliği yapıp ve bu namazları kılmaya yetecek bir zamanın olması da gerekir.
6. İdrâk vakti: Bu da vaktin başlangıcıyla maninin meydana gelmesi arasında mahsur kalan vakittir.
Örneğin bir kadın, namaz vaktinin girmesinden itibaren abdest alıp namaz kılacak kadar bir süre geçer de abdest alıp namaz kılmazsa ve hayız kanaması da başlarsa temizlendikten sonra bu namazı kaza etmesi vâcib olur.
7. Özür vakti: Bu da sözgelimi sefer hâlinde öğle ile ikindi veya akşamla yatsı namazları arasında cem-i takdîm veya cem-i te'hîr etme vaktidir.
8. Kerahetle beraber caiz olma vakti: Bu vakit, öğle namazı için söz konusu olmaz. İkindi namazında bu vaktin başlangıcı, güneşin sararmasından itibaren başlar. Vaktin sonunda namaz kılacak kadar bir sürenin kalmamasına dek devam eder. Akşam namazında ise bunun başlangıcı, vaktin girişinden kırkbeş dakika sonra başlar. Yatsıdan önce, akşam namazını kılacak kadar bir sürenin kalmasına dek devam eder. Yatsı namazındaysa bu vaktin başlangıcı, fecr-i kâzibin doğmasından itibaren başlayıp fecr-i sâdıktan önce yatsı namazını kılabilecek kadar bir sürenin kalmasına dek devam eder. Sabah namazındaysa bu vakit, güneşin doğuşundan önceki kızıllığın görünmesinden itibaren başlar. Güneşin doğuşundan önce sabah namazını kılabilecek kadar bir sürenin kalmasına dek devam eder. 
Fazîlet vaktinde namaz kılmanın müstehab oluşundan bazı hususlar istisna edilmiştir. Şöyle ki:
a. Sıcak mıntıkalarda öğle namazını fazîlet vaktinde kılmayıp, duvarların gölgelerinin yere vurmasına kadar tehir etmek mendub olur. Cemaatle mescitte namaz kılmak isteyen kişi bunu yapabilir. Yine aynı şekilde mescid, çok uzak olduğu; oraya gidildiği takdirde insandaki huşûun mükemmelliğinin erimesinden korkarak namazını tek başına kılmak isteyen kişi de öğle namazını serin vakte kadar erteleyebilir.
b. Cemaati bekleyen kişinin de namazı fazîlet vaktinde kılmayıp tehir etmesi mendub olur.
c. Vaktin başlangıcında abdest almak için su bulamamış olan kişinin abdest nedeniyle namazı geciktirmesi de böyledir.
d. Haccın fevtinden veya ölünün dağılıp parçalan-masından korkulduğu takdirde veya boğulmakta olan birini kurtarmak gibi amaçlarla namazı tamamen vaktinden çıkarmak bazen vâcib bile olmaktadır.* (Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I)