4 Eylül 2013 Çarşamba

Hayız (adet) ve Nifas (Lohusa)

 Namaz kılmak, Kur’an-ı kerim okumak, hac ibadetini yapmak, baliğ olmak, evlenmek, boşanmak, iddet beklemek ve benzeri işler için, kadınlık hallerini bilmek gerekir.
Bu konuda bilinmesi lazım olan hususlardan bazıları şunlardır:
       Kadının kocası veya mahremi olmayan başka bir erkeğin bedeninin herhangi bir yerine örtü olmaksızın dokunması ile abdesti bozulur. (Mahremden maksat, oğul, baba, dede, erkek kardeş, amca, dayı, Kalabalıkta elinin değdiği kimsenin kadın veya erkek olduğunu kesinlikle ayırt edemezse, yine abdesti bozulmaz. 

        1. Cünüplük
          Cima yapmak, meni gelmese bile yıkanmayı gerektirir. 
      “Erkeğin sünnet yeri, kadının sünnet yerine dokunursa hem erkeğe, hem de kadına gusül vacip olur.” (Müslim/349, (Hz. Aişe'den)

          2. Hayz (adet görme, regl)
          Hayz, lugatta akmak mânâsına gelir. Şer'î mânâsı ise, hilkat ve tabiatından ötürü kadından kan gelmesi demektir. Bu kan, kadının rahminin en üst kısmından gelir. Sağlıklı olan ve buluğ çağına giren her kadından belli zamanlarda akar.
*    Âdet görme, yani hayız, kadının özelliklerinden ve onu erkekten ayıran yönlerinden biridir. Âdet, anormal ve çirkin bir olay değil, normal ve kadının fıtratının, yani yaratılışının gereği olan doğal bir olaydır. Âdet görme, kadının sıhhatli ve normal olduğunu gösterir.
         İslâm bu konuda da aşırılıklardan uzak bir orta yolu öğretir: Cahiliyyet dönemindeki Araplar adetli kadınlara arkadan cima ederlerdi. Hristiyanlar adetli kadınlara, bu hallerinde iken önden cima ederlerdi. Yahudilerle Mecusîler ise, tam tersine, adetli kadından son derece uzak kalır, hatta âdetleri bittikten sonra bir hafta daha onlarla bir arada bulunmazlar, onlarla beraber yemezler, içmezler ve oturmazlardı ve kitaplarındaki emrin bu olduğunu söylerlerdi. (Müslim, hayz 16; Ebû Dâvûd, tahâret 103.) İlk ikisi temizliğe dikkat etmeme ve sıhhat bozucu bir davranış, diğeri de kadınları küçük düşürücü ve dışlayıcı bir uygulama idi.
         İslâm geldi, "hayız, eziyet verici bir haldır, dolayısı ile hayızlı iken kadınla cima etmeyin..." (Bakara/222.) âyeti gönderildi. Hiç mi yaklaşmayacağız diye soranlara, bunu Yahudilerden etkilenerek sormuş olabilecekleri için, Peygamber Efendimiz; "her şeyi yapın fakat cima etmeyin" (Müslim, hayz/16; Nesâî, taharet/180; Ibn Mâce, taharet/124; Darimî, vudû/117.) buyurarak, kadının âdetli iken kirli bir çaput gibi bir kenara atılamayacağını öğretti. Çünkü adetlilik, pislik demek değildi. Kur'ân ondan "pisliktir" diye değil, "eziyettir" diye söz etti. Yani âdetli iken kadınla cima, hem erkek için, hem de kadın için bir eziyettir ve sağlığa zararlıdır.
          Peygamberimiz bunu, uygulayarak da öğretti: O, annelerimiz olan hanımları âdetli iken göbekle dizkapağı arasını bir peştamal (izar) ile örtmesini söyler ve geri kalan yerlerinden yararlanır, okşar ve ilgilenirdi. (Buharî, hayz/5; taharet/175; Muvatta, taharet/102) Bunu elbette kendisi cinsel tatmin aramak için yapmazdı. Çünkü hanımlarının hepsi bir anda âdetli olmayacağına göre cinsel ihtiyacını âdetli olmayan hanımlarıyla normal yoldan giderebilirdi.
          Durum bu iken böyle davranmasının iki önemli nedeni vardı:
       a) Bunu yapmakla, bu konudaki batıl inançları yıkmış ve bu-nun caiz olduğunu bildirmiş oluyordu.
         b) Âdetli iken bedensel ve psikolojik rahatsızlık duyan kadını, itilmişlik ve yalnızlık duygusundan kurtarmış ve ona eskisi gibi insan olmakta devam ettiğini göstermiş oluyordu.
      Çünkü Peygamberimizin bütün hanımları âdetli iken kendi-lerine böyle davranıldığını haber vermişlerdir. (Müslim, hayz/3)
        Bunu bir de onların, görüşüp konuştukları her kadına bunun normal ve caiz olduğunu anlatmaları ve yaygınlaşması için yapıyordu.
        İslâm'da âdetli kadının pis olan yönü sadece kanıdır. Nitekim erkeğin de idrarı ve dışkısı pistir. Âdetli kadınla cima dışında her şey yapılır. Onun teri ve tükürüğü pis değildir, onunla kucaklaşılır, öpülür, beraberce yemek yenir. Hatta artığı yenilebilir.
         Hz. Aişe Annemiz: "Allah Rasulü söylerdi ve ben âdetli iken onun başını yıkardım. Ben âdetli iken kucağıma yaslanır, Kur'ân okurdu". (Buharî, hayz/2,3; Müslim, hayz/15; Nesâî, taharet 173,174) Âdetli iken kemikli haşlamanın etini ısırırdım ona verirdim, alır ve benim ısırdığım yerden ısırırdı. Âdetli iken su içtiğim kabı ona verirdim, alırdı ve ağzını, benim ağzımı koyduğum yere koyar ve içerdi" (Müslim, hayz 14; Ebû Dâvûd, tahâret 103.) demiştir.

       Âdet görme, Allah'ın bir kanunudur. O, âdetli kadının namaz ve orucunu da bırakmasını emretmiştir. Kadın nasıl namaz kılma ve oruç tutma emrini yerine getirirken sevap kazanırsa, âdetli zamanında yine emre uyarak namaz kılmamak ve oruç tutmamakla da sevap kazanır. * (İslam’da Evlilik ve Aile Hayatı)

          Hayz'ın Gusl'ü Gerektirdiğinin Delili
           Hayz'ın gusl'ü gerektirmesinin delili Kur'an ve Sünnet'tir. Kur'an'dan delili şu ayettir:
          “Sana kadınların aybaşı hali hakkında soruyorlar.-De ki: (O (hâl) bir eziyettir'. Kadınlar aybaşı halindeyken onlara yaklaşmayın, temizleninceye kadar bekleyin. Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği yoldan onlara varın. Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.” (Bakara/222)
          Hadîsten delili ise, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in Fatıma bint-i Ebî Hubeyş'e söylediği şu hadîstir: “Hayız görmeye başladığında namazı bırak, hayız kesildikten sonra yıkan ve namazını kıl.” (Buharî/226; Müslim/333)

          Buluğ Yaşı
       Buluğ kadının hayız kanı görmesiyle bilinir. Kadın hayız görmeye başladığı zaman buluğ yaşına girmiş demektir. Bu durum kamerî takvime göre dokuz yaşında meydana gelir. Dokuz yaşına geldiği halde ihtilam olmuyor, hayız görmüyorsa, bu yaşadığı memleketin hayat ve tabiat şartlarından ötürüdür. Yaşadığı memleketin iklimi sıcaksa, kızın dokuz yaşında hayız görmesi mümkündür. İklimi soğuksa daha ileri yaşlarda hayız görür.
       Kamerî takvime göre, onbeş yaşına geldiği halde ihtilam olmayan veya hayız görmeyen kız, buluğ yaşına girmiş sayılır. 

          Hayz’ın Müddeti
          Hayz'ın en kısa, en uzun ve bir de normal müddeti vardır. Hayz'ın en kısa müddeti bir gün bir gecedir. En uzun müddeti onbeş gündür. Normal müddeti ise altı veya yedi gündür. Hayızdan temizliğin en az müddeti onbeş gündür. Temizlik süresi bazen senelerce sürer. Bunlar müşahede ve tecrübeyle bilinen şeylerdir. Bu tür durumların olduğu görülmüştür. Kadın bir gün bir geceden az müddette kan görürse veya on beş gün onbeş geceden fazla kan görürse, bu kan hayız kanı değil, istihaze kanıdır. Hayız kanı, istihaze kanından rengi ve şiddetiyle ayırt edilir.

          İstihaze Kanı
       Bu, hastalık kanıdır. Rahmin en altında olan bir damardan çıkar. Bu damara azil denir. Bu kan aktığı zaman abdest bozulur, fakat guslü gerektirmez. Namaz ve orucu bırakmayı da gerektirmez. Bu bakımdan istihaze kanı gören bir kadın, kanı yıkamalı ve kanın aktığı yeri bağlayıp her farz namaz için abdest alarak namaz kılmalıdır.
          Hz. Muhammed (a.s.v.), istihaze kanı gören Fatıma binti Ebî Hubeyş'e şöyle demiştir: "Hayız kanı siyah bir kandır. Bu kanı gördüğünde namazdan uzakdur. Diğer kan ise hastalık kanıdır; bu kan geldiği zaman abdest al ve namazını kıl." (Ebu Dâvud/286 ve başka muhaddisler)
      Fatıma binti Ebî Hubeyş, Hz. Muhammed (a.s.v.)'e gelip 'Ey Allah'ın Rasûlü, ben devamlı istihaze kanı görüyorum, namazı terk edeyim mi?' deyince Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle dedi: Hayır terk etme, o hayız kanı değil sadece hastalık kanıdır. Hayız gördüğün zaman namazı terk et, kesildiği zaman da onun vaktini takdir et, sonra da kanı yıka ve namazını kıl. (Buharî/236; Müslim/333, (Hz. Aişe'den)
          Soru: Hayızlı kadın Cünüp olursa veya cünüplü iken hayızlı (âdetli) olan bir kadının ayrıca gusletmesi gerekir mi?
Cünüp olup da henüz gusletmeden önce âdet görmeye başlayan bir kadının hemen gusletmesi şart değildir, guslü âdetinin bitimine kadar geciktirebilir (Haddâd, el-Cevhera, I, 13; İbn Nüceym, el-Bahr, I, 64). 

Hayızdan ve Cünüpten Dolayı Yapılması Haram Olan Şeyler
  Hz. Muhammed (a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Mescit  hayızlı  bir  kadın  için  de  cünüb  bir  insan  için  de  helâl kılınmamıştır.” (Ebu Dâvud/232)
“Hayızlı  bir  kadın  ve  cünüb  bir  kimse,  Kur'an'dan  bir şey okuyamaz.” (Tirmizî/131 ve diğerleri)
        Hayızlı veya cünüblü iken namaz kılmak haramdır.
اِذَا اَقْبَلَتِ الْحَيْضَةُ فَدَعِى الصَّلَاةَ وَاِذَا اَدْبَرَتْ فَاغْسِلِى عَنْكِ الدَّمَ وَصَلِّى
          "Ay başı (adet) gelirse namazı bırak. Gidince kanı yıka ve namazı kıl."
          Hayızlı veya cünüblü iken Kur'an'ı okumak, mushafa do-kunmak ve taşımak haramdır.
          Hayızlı veya cünüblü iken iken Mescitte durmak -mescitten geçmek değil- haramdır. Mescitten -beklemeksizin, orada oturmaksızın- sadece geçmenin haram olmadığının delili, daha önce geçen delillerle beraber şu hadîstir. 
    Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Hz. Muhammed (a.s.v.) mes-citteyken, bana 'Seccadeyi ver’ dedi. 'Ben hayızlıyım' deyince 'Senin hayızın elinde değildir’ dedi".(Müslim/298)
          Hz. Meymune de şöyle anlatıyor: 'Hayızlı olduğumuz halde, Hz. Muhammed (a.s.v.)'e mescitte seccade açıyorduk'. (Neseî, 1/147)
          Hayızlı veya cünüblü iken kadının Kabe'yi tavaf etmesi haramdır. Bunun delilinin biri de Hz. Aişe'nin şu rivayetidir:. "Hac maksadıyla Medine'den çıktık. Şeref denilen yere geldiğimizde benden hayız kanı geldi. Ben ağlamaya başladım, Hz. Muhammed (a.s.v.) yanıma gelerek 'Neden ağlıyorsun, yoksa hayız mı gördün?' dedi. 'Evet, hayız gördüm' dedim. Hz. Muhammed (a.s.v.) 'Bu, Allah'ın Adem'in kızlarına yazdığı bir şeydir. Hacıların yaptığı herşeyi yap, fakat Kabe'yi tavaf etme' dedi". (Buharî/290; Müslim/1211. Başka bir rivayette 'Temizleninceye kadar Kabe'yi tavaf etme’ şeklindedir.)
           Bunların dışında hayızlı kadına haram olan başka şeyler de vardır:
           Eğer kanın mescitte akıp mesciti kirletmesi söz konusu ise mescitten geçmek haram olur. Çünkü kan necistir, mesciti necasetle kirletmek ise haramdır. Kanın akmayacağından emin olunursa mescitten geçilebilir.
           Hayızlı veya cünüblü iken kadın farz veya nafile oruç tutamaz. Bunun delili şu hadîstir: “Hz. Muhammed (a.s.v.)'e 'Kadının dini neden eksiktir?' diye sorulunca, Hz. Muhammed (a.s.v.) 'Hayızlı olduğu zaman namaz kılamayıp oruç tutamadığı için' diye cevap vermiştir.” (Buharî/298; Müslim/80, (Ebu Said'den)
           Nitekim bu hususta icma vardır. Hayızlı bir kadın, hayızdan ötürü tutamadığı orucunu temizlendikten sonra kaza etmelidir, fakat hayızlı iken kılamadığı namazlarını kaza edemez. Hayız kanı kesildikten sonra, gusletmemiş olsa bile oruca başlaması farzdır.
           Muaze isimli bir kadın şöyle rivayet ediyor: Hz. Aişe'ye 'Hayızlı bir kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?' diye sordum. Hz. Aişe 'Biz hayızlı olduğumuzda orucu kaza etmekle emrolunduk, fakat namazı kaza etmekle emrolunmadık' dedi. (Buhari/315; Müslim/335)
           Belki de bunun hikmeti şudur: Namaz çok olduğu için kaza edilmesi zor gelir, fakat oruç böyle değildir.
           Hayızlı bir kadınla cinsî ilişkide bulunmak haramdır. Hayızlı kadının diz kapaklarıyla göbeği arasındaki kısımla oynamak da haramdır.
           “Kadınlar aybaşı halindeyken onlara yaklaşmayın, temizleninceye kadar bekleyin. Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği yoldan onlara varın. Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.” (Bakara/222)
           Bu ayetteki 'onlardan uzak durun' ibaresinden maksat; 'onları terk edin, onlarla cinsî münasebette bulunmayın' demektir.
           Abdullah b. Sa'd, Hz. Muhammed (a.s.v.)'e 'Karım hayızlı iken bana neresi helâl olur?' diye sordu. Hz. Muhammed (a.s.v.) 'İzar'ın üst kısmı helâl olur' dedi. (Ebu Dâvud/212) îzar göbek üzerine bağlanan bir sütredir. Göbekten diz kapaklarına kadar sarkar. İzarın üst kısmı sözünden maksat 'göbekten yukarısı' demektir. Göbekten diz kapaklarına kadar olan kısım haramdır. Diz kapaklarından aşağıda ise ayak bilekleriyle ayaklar vardır.

        3. Doğum (Lohusa, Nifas) 
           Doğum, hamlin (taşınan çocuk) bırakılması demektir. Bazen doğumdan sonra kan gelmez. Bu durumda doğumun hükmü, cünüplüğün hükmü gibidir. Sadece gusül yeterlidir.
          Çocuk, kadın ve erkeğin suyundan meydana gelir. Hamlin yeri ve konumu ne kadar değişik olursa olsun durum değişmez. Doğumun hemen akabinde gelen kana nifas (lohusa) kanı denir. Nifas kanıyla ilgili hususlar aşağıda belirtilmiştir:

           Nifas (Lohusa) Kanı
           Nifas'm lügat mânâsı doğum, şer'î mânâsı ise 'doğumdan hemen sonra gelmeye başlayan kan'dır. Bu kana nifas denilmesinin sebebi, nefsin (çocuğun) çıkışından hemen sonra başlamasıdır. Kadın için nufesa tabiri kullanılır. Doğum esnasında çıkan veya doğumdan kısa bir süre önce çıkan veya çocukla beraber çıkan kan, nifas kanı değildir. Çünkü çocuktan önce çıkan bir kandır, bu şekilde çıkan kan, hastalık nedeniyle gelen kandır. Bu nedenle kan gelse dahi doğum esnasında da da namaz kılmak kadına farzdır. Ancak o esnada namaz kılma imkânı yoksa, kaza etmesi vaciptir.
          * Çocuğun organlarının bir kısmının teşekkül etmiş olması nifas için şart değildir. 
          Kadın bir et parçası veya kan pıhtısı düşürür de ebeler, bunun bir insan aslı olduğunu söylerlerse bu olaydan sonra akan kan, nifas kanı sayılır. 
          Kadın ikiz doğuracak olursa nifas müddetinin başlangıcı ikinci doğumdan îtibâren başlar.  Birinci doğumdan sonra görülen kanlar nifas kanı sayılmaz. Bu kanamalar, hayız süresine rastlarsa hayız sayılır. Hayız süresine rastlamazsa hastalık ve özür kanı sayılırlar. * (A. Cezîrî - Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı -1)

          Nifas'ın Müddeti
           Nifas'ın en az müddeti, bir an'dır. Bazen nifas kanı birkaç gün devam eder. Çoğu zaman 40 gün sürer, en uzun müddeti ise 60 gündür. 60 günden fazla süren kan ise istihaze kanı sayılır. Burada esas olan şey, müşahede ve tecrübedir. Bu hususu hayzın müddeti bahsinde anlatmıştık.

          Nifas'tan Ötürü, Yapılması Haram Olan Şeyler
          Âlimler, nifasın da hayız gibi olup hayızdan ötürü haram olan şeylerin, nifas'tan ötürü de haram olduğunda ittifak etmişlerdir.

Hamilelik Esnasında Görülen Kan Hamileliğin Müddeti
           Hamileliğin en kısa müddeti altı aydır. Bunu şu ayetlerden anlıyoruz: “Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır.” (Ahkaf/15) “Sütten kesilmesi de iki senede olmuştur.” (Lokman/14) 
           Hamilelik ve süt emme müddeti otuz ay, süt emme müddeti ise iki yıldır. Otuz aydan iki yıl çıkarılırsa, hamilelik müddetinin altı ay olduğu görülür ve bu altı ay hamileliğin en kısa müddetidir. Eğer kadın evlendikten sonra altı aydan daha kısa bir zamanda çocuk doğurursa, çocuk da ölü değilse onun nesebi o kadının kocasına bağlanmaz.
           Hamileliğin normal müddeti dokuz aydır. Çünkü kadınların çoğu dokuz ayda -birkaç gün önce veya birkaç gün sonra- doğum yaparlar. imam Şafii'ye göre hamileliğin en uzun müddeti dört yıldır. Hamileliğin dört yıl sürmesi imkânsız değilse de çok az vaki olmuştur. İmam Şafii de buna binaen böyle ictihad etmiştir.

Gusül Abdesti ile İlgili Olarak Kadınların Dikkat Etmesi Gereken Diğer Hususlar
1- Tırnakları oje ile boyanmış cünüb veya hayızlı bir kadın, onu kazımadıkça guslü tamamlanmış sayılmaz. 
2- Kadın, def'i hacet için oturduğunda fercinden görünen yeri, ve sünnet olmamış olan kimsenin, kesilmesi lazım gelen kulfesinin (sünnet edilecek deri) içini yıkaması lazımdır. Sünnet olmamış olan kimsenin sünnette kesilen derinin içerisini yıkaması gerekir.
3- Kadının, kulağındaki küpeyi de oynatması gerekir. Kulağı delik ve fakat içinde küpe olmayan kadının, suyu bu deliğin içine girdirmesi gereklidir. Çünkü Şâfiîlere göre farz olan, bedenin dış kısmını yıkamaktır. 
4- Cünüb, hayız ve nifaslı kadının, gusül etmezden evvel tırnaklarını ve saçını kesmesi câiz değildir.
5- Kadın, cinsel ilişkiden ötürü guslünü yaptıktan sonra kendisinden menî aktığını görürse bakılır; Eğer gusülden önce menisi akmışsa, kocasının menisiyle karışmış olduğundan ötürü guslü yeniler. Yok eğer gusülden önce menîsi akmamışsa guslü yenilemesi gerekmez. Çünkü görmüş olduğu bu su, kocasının suyudur. Gusülden sonra dışarı aktı diye kadının guslünü yenilemesi gerekmez.
6- Hayız ve nifas kanı kendisinde görülen kadın, bunların kesilmesini müteâkib gusletmek mecburiyetindedir. Kansız gerçekleşen doğum da nifas hükmündedir. Meselâ bir kadın temiz ise, yani henüz kanı akmıyorsa doğum yaptıktan sonra da kendisinde kan görülmezse sırf doğumdan ötürü gusletmesi farz olur.
7- Kadının iddetinin sona ermesi hâlinde gusletmesi. Çünkü kadın, iddeti tamamlandığında, artık nişanlanma ve evlenme adayı olmaktadır. Ki bu durumdaki bir kadının temiz ve nazîf olması güzel olur. * (Abdurrahman Cezîrî - Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı -1)