Allahü teala, namaz kılmayı nasıl emretmişse, zekât
vermeyi de aynı şekilde emretmiştir. Ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki:
“Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin!” Dolayısiyle zekât vermek, namaz kılmak
gibi farzdır. Zekât vermek, İslamın rükünlerinden olup, farziyetini inkar eden
-Allah saklasın- kafir olur.
Zekât, lügatte artma, çoğalma, büyüme manalarına
gelir. Fıkıhta ise; senede bir kere belli mallardan belli şekilde çıkarılan ve
belli kimselere verilen belli bir haktır.
Zekâta tabi
olan mallar
1- Altın, gümüş ve paralar.
2- Ticaret malları.
3- Davar. Yani koyun ve keçi.
4- Sığır, manda ve camus.
5- Deve.
6- Ekin. Ekinden maksat; gıda olması niyetiyle
ihtiyari olarak ekilen şeylerdir. Buğday, arpa, pirinç mmercimek ve nohut gibi.
7- Meyva; yani hurma ve üzüm. Bu ikisinin haricindeki
meyvaların hiçbiri zekâta tabi değildir.
Zekâtın Farz
Olması
Kişiye, zekât vermenin farz olmasının şartlan şunlardır:
1- Müslüman olmak. Dolayısiyle kafir olanlara zekât
vermek farz değildir.
2- Hür olmak. Köle; zekât vermekle mükellef değildir.
Çünkü kölenin elindeki malların tamamı, efendisinindir.
3- Tam mülkiyete sahip olmak. Bunun için; “mükateb”
olan köle, tayin edilen zaman içinde, kararlaştırılan miktardaki malı
efendisine veremezse, azad olmaz ve elindeki malların tamamı efendisine geçer.
İşte bu köle, tam mülkiyete sahip olmadığı için elindeki malların zekâtını
vermekle mükellef değildir.
4- Nisaba malik olmak. Yani zekâta tabi olan malın,
zekâtın farz olması için aranan çokluğa ulaşmış olması gerekir. Mesela; altının
20 miskal yani 69 gram olması gibi. Nisabdan aşağıda olan mala zekât düşmez.
5- Malikin muayyen olması. Bunun için henüz doğmamış
ceninin malında zekât yoktur. Yine vakıf olan malın zekâtı yoktur. Çünkü bunun
da sahibi belli değildir.
6- Bazı mallarda, havelan-ı havi. Yani zekâta tabi
olan malın üzerinden bir senenin geçmesi. Bunun için nisab miktarı kadar olduğu
halde üzerinden bir sene geçmemiş mala zekât düşmez. Bu anlattıklarımız zekâtın
genel şartlarıdır.
Bunların haricinde her malın kendisine mahsus şartlan
da vardır.
Baliğ olmak, akıllı olmak, reşit olmak ve borcunu
tahsil etmek zekâtın şartlarından değildir. Dolayısıyla; çocuğun, delinin ve
sefihin malını da zekât düşer. Bunların zekâtlarını, velileri verir.
Borçlu, hazır olup borcunu ödeyecek durumda ise,
“hail” (yani tahsil zamanı gelmiş) olan nisab miktarı kadar olan veya eldeki
malla birlikte nisab miktarı kadar olan alacakların, üzerinden bir sene geçtiği
takdirde, zekâtlarının hemen verilmesi gerekir.
“Hail” olduğu (yani tahsil zamanı geldiği) halde,
borçlu; fakir olduğu veya inkar ettiği için tahsil edilemeyen alacağın,
zekâtının hemen verilmesi gerekmez. Tahsil edildiği zaman zekâtı verilir.
“Müeccel” olan (yani tahsil zamanı henüz gelmemiş)
olan alacağın zekâtı, tahsil edildikten sonra veya bilfiil tahsil edilmese
bile, tahsil etmeye kadir olunduktan sonra verilir.
Kaybolan, gasb edilen ve inkar edilen malın zekâtı da,
tahsil edildikten sonra verilir.
Zekât verirken; eldeki malın tamamını kaplayan borç
dahi düşülmez. Yani kişinin; elindeki mal kadar, borcu olsa dahi, elindeki
malların tamamının zekâtını vermesi gerekir. Çünkü borç, zimmetle alakalı iken,
zekât malla ilgilidir. Dolayısiyle borç, zekâta mani olmaz.
Buna göre alacaklı da borçlu da zekât verir. Şöyle ki,
borçlu elindeki bütün malların zekâtını vverir, alacaklı da alacağını tahsil
ettikten sonra, onun zekâtını verir.
Altın ve
gümüşün zekâtı
Altının “nisab”ı yani zekâtının verilmesi farz olan
miktarı 20 miskaldir. 20 miskal, 69 gram altın eder. Dolayısiyle 69 gram saf
altını veya 69 gram saf altın değerinde parası olan kimsenin, zekât vermesi
gerekir.
Altının zekâtı 40’ta bir yani yüzde ikibuçuk (% 2.5)
oranında verilir. Buna göre 69 gram altını veya bu değerde parası olan kimse,
bunun yüzde ikibuçuk oranında zekâtını verir. Mesela yirmi miskal altını olan
kimse, bunun yarım miskalini zekât olarak verir.
Altının nisabı gümüşle tamamlanmaz. Şöyle ki, 10
miskal altını ve 100 dirhem gümüşü olan kimse, bunların zekâtını vermez. Çünkü
altının nisabı 20 miskal, gümüşünkü 200 dirhemdir. 1 dirhem 2.42 gramdır. Buna
göre 200 dirhem 484 gramdır. Bu ikisinin cinsleri farklı olduğu için, birbirini
tamamlamazlar. Zekâtlarının verilmesi için ikisinin ayrı ayrı olarak, nisab
miktarı olmaları gerekir. Yani altının en az 20 miskal, gümüşün de 200 dirhem
olması gerekir.
Kadınların mübah olan altın ve gümüş takılarına (süs
eşyalarına) zekât düşmez. Fakat kadının israfa kaçan süs eşyası gibi, mekruh
olan süs eşyasına zekât düşer.
Erkeğin gümüş yüzükten başka, altın ve gümüş eşya gibi
haram olan süs eşyasına da zekât düşer.
Hem kadın hem de erkek için; her türlü altın ve gümüş
ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır. Bunların da zekâtının da verilmesi
gerekir.
Kadının mekruh olan süs eşyaları ve erkeğin haram olan
eşyalarının zekâtı verilirken kıymetleri esas alınır. Ev eşyalarında ise,
ağırlıkları esas alınır.
Altın ve gümüş haricindeki mücevherat süsler, zekâta
tabi değildir. Ancak bunların ticareti yapılıyorsa, ticaret malı olarak
zekâtlarının verilmesi gerekir.
Ticaret
malının zekâtı
Ticaret; kar etmek niyetiyle, para ile veya bir mal
karşılığında alınan her çeşit taşınır ve taşınmaz mallardır. Ne olursa olsun
bütün ticaret malları zekâta tabidir. Dolayısıyla ticareti yapılan her türlü;
arazi, bina, araba, hayvan, yiyecek, ev eşyası ve diğerlerinin zekâtı verilir.
Hibe, miras ve çalışılarak elde edilen şeyler; para
veya mal karşılığında alınmadıkları için, ticaret eşyası değildirler.
Binaenaleyh zekâtları verilmez. Ancak bu yollarla elde edilen şey, mal değil de
para ise, altın hükmünde olduğu için, şayet nisab miktarında ise ve üzerinden
bir sene geçerse, 40’ta bir yani yüzde iki buçuk oranında zekâtı verilir.
Ticaret malının zekâtının farz olması için, gereken
şartlar şunlardır:
1- Malın, para ile veya bir bedel karışlığında alınmış
olması.
2- Malın ticaret niyetiyle alınmış olması.
3- Malın kullanmak niyetiyle alınmamış olması.
4- Üzerinden bir senenin geçmiş olması. Ticaret
malında, sene malın alındığı günden itibarendir. Buna göre ticaret malı,
alındığı zaman nisab miktarı olmasa bile, bir sene sonra eğer nisab miktarı
olmuşsa zekâtı verilir.
Fakat nisab miktarındaki parayla alınan ticaret
eşyasının zekâtı, eşyanın alındığı günden itibaren değil, o nisab miktarındaki
paraya sahip olunduğu günden itibarendir. Binaenaleyh 69 gram veya daha fazla
altın değerindeki bir paraya sahip olan kimse, bu paraya sahip olduğu günden
dört ay sonra, bu parayla ticaret yaparsa, sene, paraya sahip olduğu günden
itibarendir. Yani sekiz ay sonra bu paranın zekâtını vermesi gerekir.
Yine 69 gram altın değerindeki paranın yarısıyla
ticaret yapıp, diğer yarısı elinde kalırsa, sene sonunda hepsi nisaba
ulaşıyorsa, zekâtları verilir ve senesi paraya sahip olduğu günden itibarendir.
Ticarete başladığı günden itibaren değildir.
5- Ticaret malının kıymetinin nisab miktarında veya
daha fazla olması. Dolayısıyla ticarete başlanan para, nisab olsun olmasın,
senenin sonunda nisab miktarında değilse, zekâtı verilmez.
Ancak ticaret malının kıymeti, senenin sonunda nisab
miktarında olmamakla beraber, adamın elinde nisabı dolduracak kadar nakit varsa
tamamının zekâtını verir. Mesela 69 gram değerinde parası olan kimse, bu
paranın yarısıyla ticaret yapıp, yarısını da nakit olarak bırakırsa, senenin
sonunda ticaret yapılan kısmı nisab olmuyorsa, yanındaki nakit de buna ilave
edilecek ve hepsinin zekâtı verilecek.
Ancak bu şekilde yine nisab olmuyorsa mesela zarar
edip senenin sonunda ancak elli gram altın değerinde para kalırsa buna zekât
düşmez. Çünkü elinde nakit olarak duran miktar, buna ilave edildiği halde
nisabı dolduramamaktadır. Dolayısıyla zekâtı verilmez.
6- Ticaret mallarının, nisab miktarından az olan
paraya çevrilmemesi. Şayet ticaret malının tamamı paraya çevrilir ve bu para
nisab miktarından az ise, sene kesilmiş olur. Şayet bu parayla yeniden ticaret
yapılırsa, sene ikinci defa ticarete başlandığı günden başlar.
Bazı önemli
bilgiler
Ticaret malının zekâtı ile alakalı bazı önemli notları
hatırlatmak istiyoruz, şöyle ki:
1- Zekât verilirken, sene içindeki karlar, sermayeye
ilave edilir. Malların fiyatlarının artması da böyledir. Dolayısıyla sene
sonunda eldeki bütün malların o günkü kıymetleri üzerinden zekât verilir.
2- Ticareti yapılan malın kendisi zekâta tabi ise, mesela
koyun ticareti yapılıyorsa zekât şöyle verilir:
a) Şayet ticareti yapılan malın kıymeti değil de,
kendisi nisab miktarında ise, zekât “ayn”ından yani kendisinden verilir. 69
gram değerinde olmayan kırk koyun gibi.
b) Ticareti yapılan malın kendisi değil de kıymeti
nisab miktarında ise, zekâtı kıymeti üzerinden verilir. Mesela 39 koyun, 69
gram altın değerinde olduğu zaman, zekâtları kıymet üzerinden verilir. Çünkü
40’tan aşağı olan koyunlara, zekât düşmez.
c) Ticareti yapılan malın; hem kendisi hem de kıymeti
nisab miktarında ise ve seneleri aynı günde doluyorsa, yine zekât “ayn”ından
yani kendisinden çıkarılır. 69 gram altın değerindeki kırk koyun gibi.
d) Her ikisinin kıymeti nisab ise, ve ticaretin senesi
önce doluyorsa, bu sene kıymetten, sonraki bütün senelerde ise, kenidisinden
çıkarılır.
3- “Mudaraba” ve “kırad” aynı manaya gelen iki
kelimedir. Emek sermaye ortaklığı, demektir. Sermaye sahibi, sermayesini
çalıştırmak üzere bir kimseye verir. Bu ortaklıkta, karın bir kısmı, mesela
yarısı emekçiye verilir. İşte bu ortaklığın ticaret zekâtı, sermaye sahibine
düşer. Eğer zekâtı kendi hususi malından verirse, olur. Eğer ortaklıktan
verirse, zekât onun kar payından düşülür.
Madenlerin
zekâtı
Madenden çıkarılan altın hammaddesi, işlenip
temizlendikten sonra, 69 gram saf altın ve gümüş hammaddesi de 484 gram saf
gümüş ederse, bunların zekâtı, hemen kırkta bir yani yüzde ikibuçuk oranında
çıkarılıp ödenir. Bir sene geçmesi beklenmez. Çünkü maden zekâtının iki şartı
vardır. Bunlar:
1- Çıkarılan hammaddenin işlenip temizlendikten sonra
nisab miktarında olması.
2- Çıkaran kimsenin, zekât mükelleflerinden olması
yani Müslüman ve hür bir kimse olması.
Definelerin
zekâtı
Define, cahiliyet devrinde yani İslamiyet’ten Önceki
dönemde, toprağa gömülen altın veya gümüşlerdir. Böyle bir defineyi bulan
kimse, eğer bulduğu altın veya gümüş nisab miktarında ise, zekâtını hemen beşte
bir (5’te bir) olarak çıkarıp verir. Bunda da bir sene beklenmez.
Bulunan define; eğer bazı işaretlerden İslam dönemine
ait olduğu anlaşılırsa, mesela üzerinde Kur’an-ı kerim ayetleri veya bir
Müslüman hükümdarın ismi varsa, “lukata” (bulunan eşya) gibidir. Yani sahibi
biliniyorsa; kendisine verilir, yoksa varislerine verilir.
Zahire ve
meyvenin zekâtı
Zahireden maksat; buğday, arpa, pirinç, nohut, darı,
mısır, mercimek, fasulye gibi normal zamanda yani kıtlık olmadığı bir zamanda,
ihtiyari olarak (isteyerek) gıda maddesi niyetiyle ekilen şeylerdir.
Meyveden maksat ise; hurma ve üzümdür. Bu ikisinin
haricindeki hiçbir meyveye zekât düşmez.
Zahire ve meyvenin nisabı 5 “vesk”tir. Bir vesk,
altmış (60) “sa”dır. Bir sa, 1680 gramdır. Buna göre bir vesk, 100 kilo ve 8
gramdır. Buna göre beş vesk, 504 kilodur. Yani 504 kilodan az olan zahire ve
meyveye zekât düşmez.
Şayet ekin veya meyve ağaçları; masrafsız sulanıyorsa,
onda biri; motor ve benzeri aletlerle sulanıyorsa, yirmide biri zekât olarak
verilir.
Meyvaların; zekâtını vermeden veya tesbit etmeden
Önce, yemek veya sadaka vermek caiz değildir.
Hayvanların
zekâtı
Zekâta tabi hayvanlar; davar, sığır ve devedir. Bu
hayvanlara, zekât düşmesi için, üzerlerinden bir senenin geçmesi, yıl boyunca
merada parasız olarak otlanmaları gerekir.
Ayrıca bu hayvanların, üreme veya sütleri için
beslenmeleri de şarttır. Dolayısiyle iş için, beslenen hayvanlara zekât düşmez.
Davarların
zekâtı
Davarın (yani koyun ve keçinin) nisabı 40’tır. Koyun
ve keçinin zekâtı şöyle verilir:
40’tan 120’ye kadar, bir şat (yani 2 yaşına girmiş bir
koyun veya 3 yaşına girmiş bir keçi) verilir.
121’den 200’e kadar 2 şat verilir.
201’den 300’e kadar 3 şat verilir.
Bundan sonra her yüz davar başına bir şat verilir. Bu
sayıların arasındaki miktarlar, zekâttan muaftır. Koyunun zekâtı keçi olarak;
keçinin zekâtı da, koyun olarak verilebilir.
Sığırların
zekâtı
Sığırın nisabı 30’dur. Bu sayıdan aşağıda olan
sığırlara zekât düşmez. Sığırların zekâtı şöyle verilir:
30’dan 39’a kadar, 1 “Tebi” (iki yaşına girmiş bir
buzağı) verilir.
40’tan 59’a kadar 1 “Müsinne” (üç yaşına girmiş bbir
buzağı) verilir.
60’tan 69’a kadar, 2 Tebi,
70’ten 79’a kadar 1 Müsinne vel Tebi verilir.
80’den 89’a kadar 2 Müsinne verilir.
90’dan 99’a kadar 3 Tebi verilir.
100’den 109’a kadar, 1 Müsinne ve 2 Tebi,
110’dan 119’a kadar, 2 Müsinne ve 1 Tebi verilir.
Bundan sonra, her 30’da, bir Tebi ve her 40’ta bir
Müsinne verilir. Mesela sayı, 120’ye ulaşınca 3 Müsinne veya 4 Tebi
verilir.Şayet sadece Tebi veya Müsinne varsa, olan verilir. Eğer ikisi de
varsa, müstehaklar için hangisi daha iyi ise, o verilir. İki sayı arasındaki
miktara zekât düşmez. Mesela 30’dan 39’a kadar, sadece 1 Tebi verilir.
Develerin
zekâtı
Develerin nisabı, 5’tir. Beşten aşağı deveye zekât
düşmez. Develerin zekâtı şöyle verilir:
5’ten 9’a kadarki develer için bir şat verilir.
10’dan 14’e kadar 2 şat verilir.
15’ten 19’a kadar 3 şat verilir.
20’den 24’den 4 şat verilir.
25’ten 35’e kadar 1 Bintimehad verilir.
36’dan 45’e kadar 1 Bintilebun verilir.
46’dan 60’a kadar 1 Hıkka verilir.
61’den 75’e kadar 1 Cezaa verilir.
76’dan 90’a kadar 2 Bintilebun verilir.
91’den 120’ye kadar 2 Hıkka verilir.
Bundan sonra her 40 deve için 1 Bintilebun ve her 50
deve için 1 Hıkka verilir. Mesela deve sayısı 170 olup üzerinden bir sene
geçince, 3 adet Bintilebun ve 1 adet Hıkka verilir. Çünkü 170 sayısında üç
40’lık ve bir 50’lik vardır.
“Şat”, 2 yaşına girmiş koyun, veya 3 yaşına girmiş
keçidir.
“Bintimehad”, 2 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.
“Bintilebun”, 3 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.
“Hıkka”, 4 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.
“Cezaa”, 5 yaşına girmiş deve yavrusudur.
Zekât
kimlere verilir?
Zekât şu sınıflara verilir:
1- Fakir. Yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir.
Mesela on dirheme ihtiyacı varken, ancak iki veya üç dirhem kazanır.
2- Miskin. Malı veya kazancı vardır. Fakat
ihtiyaçlarına yetmemektedir. Mesela on dirheme ihtiyacı olduğu halde, elinde
sadece sekiz dirhem vardır.
3- Amil. Zekât işinde çalışan vazifeli.
4- Müellefet-ül-kulub. Müslüman olmuş, fakat islamı
zayıf kimseler veya islamı kuvvetlidir, fakat onlara zekât vermekle
başkalarının Müslüman olması ümit edilir.
5- Rikab. Efendisiyle sahih “kitabet” (belli bir
miktar mal karşılığında azad olma) akdi yapan köleler.
6- Garim. Kendisi için bir borca girmiş ve ödeme
zamanı geldiği halde ödemeye gücü olmayan kimse.
7- Ehlu sebilillah. Allah yolunda cihad eden
savaşçılar.
8- İbnüs-sebil. Mübah bir yolculukta bulunan yolcu.
Zekâtı, bu 8 sınıftan mevcut olanların tamamına vermek
gerekir. [Bugün bu sekiz sınıf bulunmadığı için, Hanefi mezhebi taklit
edilerek, bir sınıfa verilebilir.]
Bulunduğu yerde müstehaklar varken, zekâtı başka
yerlere nakletmek haramdır ve zekât verilmiş olmaz. Bir kavle göre ise,
caizdir.
Kâfir, çocuk, deli, zengin, ana-baba, hanım, evlatlar
ve haram yolda harcayacağı bilinen kimseye zekât verilmez. Bunların zekât
alması haram olduğu gibi, bunlara zekât vermek de haramdır.
Zekât nasıl
verilir?
Zekât ve fıtrayı, mevcut olan sınıfların tamamına
vermek gerekir. Fakat İmam-ı Rafii’ye göre, fıtrayı sadece bir kişiye vermek de
caizdir.
Mal ve zekâtın verileceği kimseler mevcut ise, zekâtın
hemen ödenmesi gerekir.
Zekât veren kimse, alacağını, zekât yerine sayamaz.
Ancak şartsız olarak borçluya zekât verir, borçlu da, aldığı zekâttan borcunu
öder.
Kişi, zekâtını verme imkanına sahip olduğu halde
vermeyip, elindeki mal telef olursa, zekâtını tazmin eder.
Zekâtta niyet etmek gerekir. Zekâtı, maldan ayırırken
veya fakire verirken niyet edilir.
Zekât, ancak malın cinsinden ödenir. Sadece develerin
sayısı 25’in altında ise, zekâtları koyun veya keçi olarak verilir.
Bir de ticaret malının zekâtı nakit olarak verilir.
Gümüş için, altın zekât verilemez, bunun aksi de
olamaz.
Borçlu kimse, -borcu, ne kadar çok olursa olsun- nisab
miktarında malı varsa, zekâtını verecektir.