Lugatta sehv, bir
şeyi unutmak, ondan gafil olmak demektir. Fakat buradaki sehiv'den maksat,
namaz kılan kişinin yanılarak veya unutarak namazında eksiklik yapmasıdır. Bu
durumda sehiv secdesi yapılması gerekir. Sehiv secdesi namazın sonunda yapılır.
Amacı ise, namazda yapılan bir eksikliği telafi etmektir.
Sehiv
Secdesinin Hükmü
Sehiv secdesi,
daha sonra bahsedeceğimiz sebeplerden birinin meydana gelmesiyle sünnet olur.
Eğer kişi bu sebepler meydana geldiği halde sehiv secdesi yapmazsa namaz
bozulmaz. Çünkü sehiv secdesi vacip değildir ve herhangi bir vacibin ihmalinden
ötürü de meşru kılınmamıştır. Bu
husus ileride tekrar gelecektir.
Sehiv secdesinin
meşruiyetinin delili, Ebu Hüreyre'nin şu rivayetidir: "Hz. Muhammed
(a.s.v.) bize öğle veya ikindi namazını kıldırırken iki rekâtta selâm verdi.
Zulyedeyn isimli sahabî 'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz mı kısaldı yoksa sen mi
unuttun?' dedi. Hz. Muhammed (a.s.v.) cemaate 'Zuiyedeyn'in söylediği doğru
mu?' diye sordu. Sahabe 'Evet' deyince, Hz. Muhammed (a.s.v.) kalktı, iki rekât
daha kıldı. Sonunda da iki secde yaptı". (Buharî/1169) Sehiv secdesinin
diğer delilleri ileride gelecektir.
Sehiv
Secdesinin Sebepleri
1.
Namaz kılan kişi, namazın
eb'azlarından birini terk ederse -birinci teşehhüd veya kunut duası gibi- sehiv
secdesi yapması gerekir.
Abdullah b.
Buhayne şöyle rivayet ediyor: 'Hz. Muhammed (a.s.v.) öğle namazını kıldırırken
birinci oturuşu yapması gerekirken üçüncü rekâta kalktı.
Namazını
tamamladığı zaman oturduğu halde, selâm vermeden önce her bir secdede tekbir
alarak unuttuğu oturma yerine iki secde yaptı'. (Buharî/1166; Müslim/570.
(Diğer bir rivayette 'Hz. Muhammed (a.s.v.) namazların birinde bize iki rekât
kıldırdı' şeklindedir)
Hz. Muhammed
(a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “İçinizden biri ikinci rekâta oturmadan
kalkar, tam ayağa kalkmadan oturmadığını hatırlarsa hemen otursun. Fakat tam
ayağa kalkmışsa oturmasın, sehiv için iki secde yapsın.” (İbn
Mâce/1208; Ebu Dâvud/1036 ve başka muhaddisler, (Muğire b. Şûbe'den)
2.
Kılınan namazın rekâtlarında
şüphe edilirse sehiv secdesi gerekir.
Şüphe edildiğinde
rekât sayısının en azına itibar edilir. Geri kalan rekâtlar tamamlandıktan
sonra sehiv secdesi yapılır. Bu, fazla kılınan rekâtları telafi etmek içindir.
Eğer öğle namazının üç rekât mı, dört rekât mı kılındığında şüphe edilirse ve
henüz namaz da devam ediyorsa, namaz üç rekât kabul edilip bir rekât daha
kılındıktan sonra sehiv secdesi yapılmalıdır. Bu, namazın beş rekât kılınması
ihtimaline karşı yapılır.
Hz. Muhammed
(a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz namazında şek edip de üç mü, yoksa
dört mü kıldığını bilemezse şüpheyi atsın ve namazı yakînen bildiği aded
üzerine tamamlasın. Sonra selâm vermeden önce iki secde yapsın. Eğer beş rekât
kılmışsa bu iki secde onun namazını altı rekât yapar ve eğer dört rekâtı
tamamlayıcı olarak kıldıysa, bu iki secde şeytanın burnunu yere sürtmek (onu
zelil etmek) için olur.” (Müslim/571, (Ebu Said el-Hudri’den)
Eğer namaz
bittikten sonra şüphe edilirse, bu şüphe, namazın sıhhatine zarar vermez. Ancak
niyette veya tahrim (iftitah) tekbirinde şüphe edilirse namaz bozulur.
İmam'a uyarak namaz kılan bir kimse yanılırsa -birinci teşehhüd'ü
okumayı unutmak gibi- imamın tam kılması, imama uyan kimsenin hatasını
kapatarak onun yerine geçer. İmam selâm verdikten sonra da o kişinin sehiv
secdesi yapması gerekmez. Bunun delili, Hz. Muhammed (a.s.v.)'in imanı
zamin'dir (kefil)' sözüdür.
3.
Kasten yapıldığında namazı
bozan bir şeyi, unutarak yapmak. Meselâ birkaç kelime konuştuğu veya sehven bir
rekât fazla kıldığı zaman, kişi bunu namaz bitmeden hatırlarsa sehiv secdesi
yapar.
4.
Rükün ve farz olan namaz
fiillerinden biri veya bir sûre yerinden başka bir yere nakledilirse sehiv
secdesi yapmak sünnet olur.
Meselâ teşehhüd
yerine Fatiha okunursa veya rükûda kunut okunursa veya Fatiha'dan sonra
okunması sünnet olan sûre, rükûdan sonra itidâl'de okunursa sehiv secdesi
yapmak sünnettir.
*Şafiî Mezhebine göre, namazda benzeri
bulunan rükünlerin yapılmaması da, ayrıntılara göre sehiv secdesini gerektirir:
Namazda benzeri bulunan secde ve rükû gibi rükünler terkedilir ve benzerini
yapmadan önce hatırlanırsa, hemen yerine getirilir, fakat benzeri yapıldıktan
sonra hatırlanırsa, sonra yapılan öncekinin yerine geçer, arada yapılanlar
hükümsüz kalır. Meselâ rükû terkedilir ve yapılmadığı ikinci rükünden önce
hatırlanırsa, hemen rükû yapılır, yapılanlar yeniden yapılarak buradan itibaren
namaza devam edilir, selâmdan önce sehiv secdesi yapılır. Rükûun yapılmadığı
ikinci rükûdan sonra ve selâm vermezden önce nerede hatırlanırsa hatırlansın,
ikinci birincinin yerine geçer, aradakiler hükümsüz kalır, namaza buradan
itibaren devam edilir. Fakat bu durum selâmdan sonra, bununla birlikte örfen
uzun olmayan bir vakit içinde hatırlanır, affedilmeyen necaset bulaşmaz, altı
kelimeden fazla konuşulmaz, namazı bozan bir iş yapılmazsa, unutulan rükûu
yapmak gerekir: Bu durumda ayağa kalkılır, rükû yapılır, oturarak teşehhüd
okunur, sehiv secdesi yapılır ve selâm verilir. (Cezîrî, Fame I/463)*
(Vecdi
Akyüz-Mukayeseli İbadetler İlmihali)
Sehiv
Secdesinin Şekli ve Yeri
Sehiv secdesi,
namaz secdeleri gibi iki secdedir. Sehiv secdesi namazın sonunda, selâmdan önce
niyet edilerek yapılır. Eğer namaz kılan kişi sehiv secdesi yapmadan önce
sehven selâm verirse ve aradan uzun. Bir zaman geçtikten sonra sehiv secdesi
yapmadığını hatırlarsa artık sehiv secdesi yapılmaz. Eğer aradan kısa bir zaman
geçmişse hemen sehiv secdesi yapılabilir.
سُبْحَانَ الَّذِى لَا يَنَامُ
وَلَا يَسْهُو "Uyumayan
ve unutmayan zatı (Allah’ı) tenzih
ederim." * (Büyük
Şafii İlmihali - Halil GÜNENÇ)
*Şafiî Mezhebine göre, sehiv secdesi
bazen vacip, bazen de sünnettir:
1) Vacip Sehiv
Secdesi: Sehiv secdesi, yalnızca imamın yapması halinde muktedînin de yapması
konusunda vaciptir. Muktedî, imamı sehiv secdesi yaptığı halde, kasıtlı olarak
secde yapmazsa namazı bozulur. Bu durumda muktedî, imam secde yapmazdan önce
ayrılmaya niyet etmediyse, sehiv secdesi kendisinden düşmez ve namazın iadesi
gerekir. İmam sehiv secdesi yapmadığı takdirde, cemaatin secde yapması, vacip
değil, menduptur.
2) Sünnet
Sehiv Secdesi: Sayılan sebepler dolayısıyla, imama ve münferide sehiv secdesi
yapmak sünnettir:
a- Yapılması
emredilen bir işlemi -meselâ Kunût, birinci teşehhüd veya ka'de-i ûlâyı, salavât-ı
terk etmek,
b
- Yasaklananı yapmak. Başı hafifçe sağa ve sola döndürmek, bir veya iki
adım yürümek namazı bozmaz, fakat bu gibi hallerde sehiv secdesi yapmak
sünnettir.
Şafiî
Mezhebine göre secde yaptıktan sonra teşehhüd ve salavât okunmayıp selâm
verilir. Şafiî ve Malikilere göre, sehiv
secdesinden sonra tahiyyat, salavât ve dualar okunmaz.
Şafiî Mezhebine
göre, münferidin, sünnet sehiv secdesini terkedilmesi halinde namazı
bozulmadığı gibi, başka bir şey de gerekmez.
Şafiî Mezhebine göre, karışıklığı
önlemek için imamın sehiv secdesini terk etmesi sünnettir. Cezîrî, Fame
I/463)* (Vecdi Akyüz-Mukayeseli İbadetler
İlmihali)
TİLAVET SECDESİ
Namaz içinde veya
dışında secde ayetlerini okuyan bir kimsenin tilavet secdesi yapması sünnettir.
Bunun delili, İbn
Ömer'in şu rivayetleridir: 'Hz. Muhammed (a.s.v.), içinde secde ayeti
bulunan sûreyi okuduğunda secdeye gidiyor, biz de onunla beraber secdeye gidiyorduk.
Hatta bazılarımız alınlarını koyacak yer bulamazlardı'. (Buharî/1025)
(Hz. Muhammed (a.s.v.) bize Kur'an okurdu. Secde ayetine geldiğinde tekbir
alır, secde ederdi. Biz de onunla birlikte secde ederdik.) (Ebu Dâvud/1413)
Hz. Muhammed
(a.s.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlu secde ayetini okuyup secde ettiği
zaman, şeytan ağlayarak uzaklaşır ve şöyle diyerek hayıflanır: 'Ey helak olası!
Ademoğlu secde etmekle emrolundu da secde etti ve cennet onun oldu. Halbuki ben
de secde ile emrolunmuş ve fakat secde etmekten çekinmiştim, artık ateş benim
içindir'. (Müslim/81, (Ebu Hüreyre'den)
Hz. Ömer şöyle
demiştir: 'Ey insanlar! Biz secde ayetlerini okuduğumuzda kim secde ederse o
isabet eder. Fakat kim de secde etmezse günahkâr olmaz'. (Buharî/1027)
(Hz. Ömer'in bu sözünden tilavet secdesinin vacip olmadığı anlaşılmaktadır).
İbn Ömer'in de
şöyle dediği rivayet edilmiştir: 'Allah Teâlâ bize tilavet secdesini farz
kılmamıştır. Ancak biz istersek secde yaparız'.
Tilavet secdeleri
ondört tanedir:
1- Hac suresi (18. ayet-i kerime)
2 - Hac suresi (77. ayet-i kerime)
3- Araf suresi (206. ayet-i kerime)
4- Rad suresi (15. ayet-i kerime)
5- Nahl suresi. (49. ayet-i kerime)
6- İsra suresi (107. ayet-i kerime)
7- Meryem suresi (58. ayet-i kerime)
8- Furkan suresi (60. ayet-i kerime)
9- Nemi suresi (25. ayet-i kerime)
10- Secde suresi. (15. ayet-i kerime)
11- Fussilet suresi. (37. ayet-i kerime).
12- Necm suresi. (62. ayet-i kerime)
13- İnşikak suresi. (21. ayet-i kerime)
14- Alak suresi. (19. ayet-i kerime)
Sad suresi 24. ayet-i kerimedeki secde, tilavet secdesi değil, şükür secdesidir. Dolayısıyla bu ayet-i kerime okunduğunda, şükür secdesi için niyet edilir.
Kim tilavet
secdesi yapmak isterse önce tahrim (iftitah) tekbiri almalıdır. Sonra secdeye
gitmek için tekbir alıp namaz secdesi gibi secde yaparak selâm vermelidir.
Tilavet secdesinde tahrim (iftitah) tekbiri ile selâm şarttır. Namazın abdestli
olmak, yüzünü kıbleye çevirmek gibi şartlarının sehiv secdesinde de olması
gerekir.
* Namazda iken Tilavet Secdesi
Şafiî ve Hanbelî
Mezheblerine göre, tilavet secdesi namaz dışında yapılır, namazda yapılırsa onu
bozar. Namazın rükû ve secdesi zamanında yapmaya niyet etmekle yerine
getirilmiş olmaz.
Şafiî Mezhebi,
namazın şartlarına namaz kılan için iki şart daha ilave eder:
1) Secde
Maksadıyla Okumamak: Âyeti secde yapmak maksadıyla okumamak gerekir, bu
maksatla bilerek ve kasıtlı olarak okuyunca namaz bozulur, ancak cuma günü
sabah namazında Secde sûresini okumak sünnettir, cuma günü sabah namazı dışında
secde âyetlerini secde maksadıyla okumak suretiyle bilerek ve kasıtlı olarak
secde yapmakla namaz bozulur.
2) Bizzat
Okumak: Âyeti okuyanın namaz kılanın bizzat kendisi olması gerekir. Okuyan
başkası olur ve secde yaparsa namaz kılanın secde yapması gerekmez. Bilerek ve
kasıtlı olarak secde yaparsa namazı bozulur.
* ŞÜKÜR SECDESİ
Şafiilere göre,
şükür secdesi namazın içinde yapılamaz. Çocuğun doğması, yahut bir makama
erişme gibi bir nimetin gelmesi yahut bir yangından yahut boğulmaktan kurtulma
gibi bir kötülüğün uzaklaşması yahut kendisinin veya başkasının bedeninde
gördüğü bir hastalıktan ötürü yahut açıktan günah işleyen birini görme durumlarında,
yapılması sünnettir.
Şükür secdesi
tilavet secdesi gibi yapılır. En sahih görüşe göre, seferi için binek üzerinde
yapılması caizdir. Çünkü inip bu secdeyi yapmakta zorluklar vardır. Binekli
kişi bineği üzerinde tilavet secdesi yapacak olursa bunu ima ile yapmak
caizdir. Sehiv secdesinde olduğu gibi , bu mesele nafile namazlardaki hükme
tabidir.
Şafiilere göre,
bir belanın uzaklaşması yahut bir nimetin yenilenmesinden ötürü şükür secdesi yapmanın
sünnet olduğunun delili yukarıda geçen Ebu Bekre hadisi ile Abdurrahman b. Avf
hadisleridir.
Abdurrahman b.
Avr demiştir ki : "Hz. Peygamber (a.s.) çıktı ve yüksek binalara doğru
yöneldi, içeri girerek kıbleye döndü ve secdeye kapandı. Secdede uzun süre
kaldıktan sonra başını kaldırarak şöyle buyurdu: "Cebrail (a.s.) gelerek
beni müjdeledi ve dedi ki: "Allah (c.c.) sana şöyle buyuruyor:
"Her kim sana salavat getirirse ben de ona rahmet ederim. Her kim sana
selam getirirse ben de ona selam ederim. Ben de bunun üzerine Allah'a şükür
için secde ettim." (Ahmed, Bezzar, Hakim)
Hasen bir isnadla
Ebu Davud'un rivayet ettiğine göre; "Hz. Peygamber (a.s.) şöyle
buyurdu: "Rabbimden istedim, ümmetim hakkında şefaatçi kılındım. Ümmetimin
üçte birini bana verdi. Rabbime şükretmek için secde ettim. sonra başımı
kaldırıp yine Rabbimden istedim .. Bu sefer bana yine ümmetimin üçte birini
verdi. Bunun üzerine yine Rabbime şükür için secde ettim. Sonra başımı kaldırıp
yine Rahbimden istedim. Bu sefer de bana ümmetimin diğer üçte birini verdi.
Bundan ötürü de Rabbime şükür için secde ettim. "
Bir belaya
uğramış kişinin halini görünce şükür secdesi yapmanın sünnet olduğu hakkındaki
delilleri ise Beyhaki'nin rivayet ettiği hadistir: "Hz. Peygamber
beladan koruduğu için Allah'a şükretti. " Allah'a isyan eden
kişiyi görünce secde etmenin sünnet olduğu ile ilgili delilleri, din ile ilgili
olan musibetin dünya ile ilgili olan musibetten daha ağır olmasına binaendir.
Peygamber (a.s.)
şöyle buyurmuştur: "Allahım! Bize dinimizde musibet verme." Kafir
olan kimseyi görünce şükür secdesi yapmak daha kuvvetli bir şekilde caiz ve sünnettir.* (İslam
Fıkh Ansiklopedisi 2/252)
Tilavet Secdesi ve Şükür Secdesinin Rükûnları Şunlardır:
1- Niyet.
2- Tekbir getirerek secdeye varmak.
3- Bir tane secde yapmak.
4- Oturduktan sonra selam vermek. Şayet secde-i
tilavet, namazda yapılıyorsa, cemaat imamına uyar. İmam ve tek başına namaz
kılan ise, sadece kalb ile niyet getirirler, dil ile niyet getirilmez.
Secdede, şöyle denir:
“Secede vechi li-llezi halekahü vve savverehü ve
şakke sem’ahü ve besarehü bi havlihi ve kuvvetihi fetebareke-llahü ahsen-ül-halikine.”
Şayet kişi abdestli değilse, 4 defa şöyle der:
“Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illellahü vellahü ekberü ve la havle vela kuvvete illa billahil-aliyyil-azim.”