17 Mayıs 2020 Pazar

Şafii Mezhebine göre sigaranın hükmü nedir?

             Konuya girmeden önce iki hususa değinmek istiyorum.
          Birinci husus; İslam dini beşeri değil, ilahi ve bağımsız bir nizamdır. Hiçbir kimsenin tekelinde değildir. Hatta Peygamber (S.A. V)'in dahi onda tasarruf etme yetkisine sahip değildir.
            Bunun için o, Allah'ın yarattığı insanların kanunlarına uydu olamaz. İslami hükümleri beşeri kanunlara uydurmaya çalışmak, yanlıştır. İslam ne ise onu olduğu gibi açıklamamız lazımdır. İnsanlar memnun olsun veya olmasın o bizim görevimiz dışındadır. Aksi takdirde onu tahrif etmiş oluruz.
            Hepimizin bildiği gibi bugünkü nizam laik olup dine dayalı değildir ve onu hesaba da katmaz. Yani, laik meclis kanun çıkarırken " acaba bu kanun tasarısı İslam’a uygun mu değil mi?" diye endişe etmez ve onu ölçü de almaz. Durum böyle iken Müslüman görünen ve İslama hizmet etmekten söz eden bazı kimseler, İslam’ın bir çok hükmünü mevcut nizama uydu haline getirmeye çalışıyor.
        "Dinimiz de laik sistem istiyor. O sadece itikad, ibadet ve ahlaktan ibarettir. Dünya işlerine karışmaz, onları devlete bırakıyor." diyor. Peki miras, faiz, zina, kazıf, iftira, katil, hırsızlık, içki, kumar ve benzeri meselelerle ilgili ayet ve sahih hadisleri ne yapacak, onları nerde saklayacaktır.
            Onları saklamak mümkün değildir. Başka bir misal vermek istiyorum; Zekat ve fitre, Kur'anı Kerim' de zikredilen sekiz gruba verilmesi gerekir. Başka kimselere, hatta camii ve medrese gibi yerlere dahi verilmez.
            Durum böyle olduğu halde samimi olmayan bu tip insanlar fitre ve zekatın, Türk Hava Kurumuna verilmesi için fetva çıkardılar. Ben "Türk Hava Kurumuna yardım edilmesin" demem. Yardım edilsin. Ama fitre ve zekat, ona verilmez.
            İkinci husus; demin dediğimiz gibi İslam dini, beşeri değil semavidir. Hikmet ve hükümlerini belirtirken onu ortaya atılan şu veya bu teorinin tekeline bağlamak henüz o teorinin durumu vuzuha kavuşmadan "İslam’da böyledir. İslam da onu emrediyor." diyerek Kur'an-ı Kerim'in veya Hadisi Şeririn nas ve ibarelerini zorlamak doğru değildir. Zamanla bu teori gerçeğe ters düşebilir. O zaman tevil ve zorlama sebebiyle İslam’ın lekelenmesine vesile olur.
            Buna iki misal vermek istiyorum: 
           Birinci örnek;Milattan önce Yunan filozofları güneş sabit yer küresinin de onun etrafında dönüp dolaştığını söylüyorlardı. Bu görüş uzun zaman hüküm sürdü. Ama birkaç asır sonra başka filozoflar ayrı bir teoriyi ortaya atarak; yerin sabit, güneşin onun etrafında dönüp dolaştığına hüküm verdiler ve bu teoriye asırlarca inanıldı. Hatta birçok tefsir ve fıkıh kitaplarında ona yer verildi. Hikmet ve felsefe kitaplarında okutuldu. Sanki dinimizin görüşü böyledir. Son zamanlarda ise ilim, bu teoriyi reddederek hem güneşin kendi yörüngesinde hem de yerin onun etrafında gezdiğini ispat etti. Halbuki Kur'an-ı Kerim açıkça güneş in kendi yörüngesinde dolaştığını ifade ediyor.
            İkinci örnek; Margarina yağları Türkiye'de imal edilip yenmeğe başladığı zaman birçok tabib, "Hayvani yağlar zararlı ve damar sertliği yapar. Margarina yağı ise hafif, zararsız ve sıhhidir. Onu yemeklerde kullanmak lazımdır." diye açıklamalarda bulundular. Son zamanlarda ise tabiplerimiz, fikirlerini değiştirerek, "Margarin yağı zararlıdır, damar sertliği yapar ve sıhhi değildir." diyorlar.
            İşte bundan hareket ederek Kur'an-ı Kerim ile Sünneti Seniye'de hükmü belirtilmemiş meselelerin İslami hükmünü teorilere bağlamak doğru değildir. Yani şunu demek istiyorum: İslam dini bağımsız ve ilahi bir nizamdır. Onu beşeri nizama uydu yapmak doğru olmadığı gibi, tıbbın teorilerine de uydu yapmak doğru değildir.
            Şimdi sigaranın İslam'a göre hükmünün ne olduğunu kısaca belirtmeye çalışacağım: Sigara saadet asrında ve müçtehidler denilen büyük İslam hukukçularının zamanında yoktu. Müspet veya menfii olarak ondan söz etmemişlerdi. Sigaranın da ana memleketi Fransa'dır. 1070 Miladi tarihinde bir Fransız tarafından yetiştirilip kullanılmış , sonra Fransa dışına ihraç edilmiştir.
            Durum böyle olmakla beraber, cihanşumül olan İslam dininin kaynağı olan Kur'an-ı Kerim ile sünnetin ışığı altında hükmünün ne olduğunu anlamak mümkündür. Her zamanda bulunmaları gereken müçtehidler, onun hükmünü Kur'an ve sünnetten istinbat edebilirler. Saadet asrında ve ona yakın zaman da afyon denilen uyuşturucu madde yoktu ve İslam aleminde bilinmezdi. Ancak Hülagü, İslam alemini istila ettiği zaman askerleri onu İslam diyarına sokmuşlardı. Çok zararlı ve yuva yıkıcı olduğundan zamanın müçtehid ve alimleri, hükmünü ortaya koymak için münakaşasını yaptılar ve neticede haram olduğuna dair karar verdiler. Zira insanı diğer hayvanlardan üstün kılan birkaç meziyet vardır. Bunların başında akıl meziyeti gelir. Şarap, akıl terazisini zedelediği için Allah-ü Teala onu yasakladığına göre elbette, afyonu ve benzeri şeyleri de yasaklayacaktır. Şarap ile afyon arasında müşterek bir illet vardır. O da sekir ve aklı izale etmektir. Aynı zamanda bu illet afyonda daha kuvvetli ve asıldır. O, hem aklı, hem vücudu uyuşturur.
            Bünyeyi tahrip edip yıkar. Yalnız sigaranın haram olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Bunun için İslam hukukçuları ihtilaf etmişlerdir. "Helaldir" diyenlerin başında Abdul Gani Ennablüsi, Ali El Echuri Hafni ve Halid Bağdadi gelir.
            Halid-i Bağdadi aynı zamanda İbnü Abidin'in hocasıdır. Bu zat sigara içiyordu. Irak'tan Şam'a gidip yerleşince Şam alimleri kendisini ziyarette bulundular. Alim ve amil olduğu için onların muhabbet ve takdirlerini kazanmıştı. Ancak sigara içtiği için tenkide maruz kalmıştı ve bu sebeple bir gün onları sohbete davet etti. Bir araya geldiklerinde sigaranın durumunu ele aldılar ve yapılan münakaşadan sonra, sigaranın helal olduğuna dair karar verdiler. Sonra da Halidi Bağdadi onların hatırı için sigarayı terk etti. Hatta Hafni ve Halebi gibi zevatlar daha ileriye giderek, "Zevcenin sigara tiryakisi olduğu takdirde, onun kocası nafakasını vermekle mükellef olduğu gibi sigara parasını da vermekle mükelleftir" diyorlar.
            Şafii alimlerinden imam Bacuri sigara hakkında üç hüküm vardır:
            1- Fakir ve has ta olan kimse için haramdır.
        2- Bir kimse onu terk ettiği taktirde hastalanıp zarar göre-cekse kendisi için vaciptir.
            3- Böyle olmadığı takdirde tenzihen mekruhtur, diyor.
            "Sigara içmek haramdır" diyenlerin başına Şurun Bulali, Şabravi ve Kalyubi gibi zevatlar gelir. 
           Bunların delili: sigara vücuda büyük zarar verdiği gibi büyük israfa da vesiledir. Aynı zamanda nefret veren bir koku etrafa yayar. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: Soğan, sarımsak yiyen kimse camimize yaklaşmasın. Çünkü, insanlar ondan rahatsız oldukları gibi melekler de ondan rahatsız olurlar. (Buhari).
       Peygamber (S.A.V)'in bu hadisine bakılırsa sigara içen kimsenin, hiçbir zaman camiye gitmemesi lazımdır. Çünkü; sigara kokusu adı geçen şeylerden daha kerih ve nahoştur.
         Hülasa: Sigara hakkında eskiden de şimdi de çok şey söylenmiş ve söylenmektedir. "Haramdır" diyen olduğu gibi "Helal" dir diyen de olmuştur.
            Kesin bir neticeye varılamamıştır. Ancak biz kati olarak şunu diyebiliriz:
          Sigaranın zararı kesin ve umumi olarak tıbben sabit ise dinen de haramdır, içilmesi caiz değildir.
      Aksi taktirde, "Haramdır" diyemeyiz. Çünkü; bu gibi şeylerde açık hüküm varid olmadığı takdirde menfaat varsa veya zararsız ise helaldir.
            Zararlı ise haramdır.* (Halil Günenç- Fetvalar-1042)