Evlenme
Ehliyeti için erkek ve kızda bulunması gereken üç şart vardır. Bunlar:
1- Akıllı olmak
2- Bâliğ olmak
3- Reşit olmak
1- Akıllı olmak: Bir
hukuk terimi olarak iyi ile kötüyü, kâr ile zararı ayırt etmeye yarayan zihnî
melekeler açısından yeterli kimseyi ifade eder. Kişinin ibadetlerle mükellef ve
hukukî-cezaî ehliyete sahip olabilmesi için temyiz kudretine sahip bulunması
gerekir. Bu ehliyete sahip olmayan küçükler malî sorumluluk dışında herhangi
bir dinî emirle yükümlü değildirler. Bu konuda Hz. Peygamber’in “Üç
kimseden kalem kaldırıldı (dinî yükümlülüklerden muaf tutuldu): Bulûğa erinceye
kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve şifa buluncaya kadar akıl
hastasından” (Buhârî,
Ḥudûd/22; Ṭalâḳ/11)
anlamındaki hadisi delil olarak gösterilmiştir. (https://islam ansiklopedisi.org.tr/akil—mümeyyiz)
2- Bâliğ olmak: Sözlükte “ulaşmak”
anlamına gelen bulûğ, terim olarak çocuğun cinsî ve bünyevî ergenlik dönemine
ulaşmasını ifade eder ve bu durumdaki kimseye de bâliğ denir. Ergenlik devresi
de diyebileceğimiz bulûğ sonrası dönem, kişinin çocukluktan çıkıp yetişkin
insan özelliği kazandığı önemli bir hayat merhalesidir.
Ergenlik biyolojik bir olgunluğu
ifade eder. Bu da insandan insana, bölgeden bölgeye göre değişir. Bu bakımdan
herkes için sabit bir ergenlik yaşı belirlemek mümkün değildir. Bu sebeple
İslâm hukukçuları ergenlik için genel duruma bakarak bir alt bir de üst sınır
belirlemişlerdir. Bu iki sınır arasında kişi ne zaman biyolojik olarak ergen
olursa o andan itibaren bâliğ sayılır.
Bulûğun iki ölçüsünden birincisi ve
aslî olanı fiilî bulûğdur; yani gerekli asgari yaş sınırına ulaşmış erkeğin ve
kızın cinsî yönden fiilî ergenliğe kavuşmasıdır. Bunun da bünyeye, iklim vb.
dış şartlara göre değişik yaşlarda olacağı açıktır.
Alt sınırdan önce ergenlik iddiası
dinlenmez. Biyolojik gelişme erkeklerde ihtilam, kızlarda ise hayız (adet) görmeleridir.
Ancak alametler bulunsa bile aşağıdaki yaşlardan önce ergenlik gerçekleşmiş
sayılmaz: Malik ve Şafii'ye göre tamamlanan dokuz yaş; Ebu Hanife'ye göre 12
yaş; Ahmed b. Hanbel'e göre 10 yaş.
Eğer biyolojik gelişmeler ve
alametler gecikirse, olmazsa, yaşa bakılır. İmam-ı Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve
Ebu Yusuf'a göre tamamlanan onbeş yaş ergenlik yaşıdır. İmam Malik'e göre 18
yaş ergenlik çağıdır. Ebu Hanife'ye göre ergenlik yaşı erkelerde 18, kızlarda
17’dir.
Üst sınıra ulaşan kimse de ergenliğe
ulaşmasa bile bâliğ kabul edilir.
(http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00359.htm
) (https://islamansiklopedisi.org.tr/bulug
)
3- Reşit olmak: Rüşt; Sözlükte
“doğru yolu bulmak, makul davranmak” gibi mânalara gelen rüşd kelimesi fıkıh
terimi olarak kişinin mallarını din, akıl, mantık ve iktisat prensiplerine
uygun biçimde koruyup harcamasını sağlayan fikrî olgunluğa sahip olmasını,
Şâfiî’ye göre bunun yanı sıra dinî ve ahlâkî açıdan adalet vasfını taşımasını
ifade eder. Bu vasfı taşıyana reşîd denir.
Klasik fıkıh eserlerinde bulûğ çağına yaklaşan
veya erişen çocuğun reşid olup olmadığını tespit etmek amacıyla emsali
tarafından yapılan tasarruflarda bulunması için kendisine fırsat verilmesi
gerektiği belirtilir.
Meselâ bulunduğu çevre itibariyle
ticaret, ziraat veya belirli bir meslekle uğraşması beklenen çocuk o işle
ilgili gereken faaliyet ve harcamaları yapmakla görevlendirilmeli ve birkaç
defa denendikten sonra reşid olup olmadığına karar verilmelidir. Hanefîler’le
Şâfiî ve Hanbelîler’in çoğunluğuna göre bu deneme bulûğdan önce olmalıdır;
çünkü Nisâ sûresinin 6. âyetinde denemeye tâbi tutulacak kişiler “yetim” olarak
nitelenmektedir, yetimlik ise bulûğdan önce olur. Ayrıca denemenin bulûğdan
sonra yapılması bâliğ ve reşid kimsenin hacir altında tutulmasına yol açar.
Fakat denenecek çocuk temyiz gücüne sahip ve bulûğa yaklaşmış olmalıdır. Mâlikî
mezhebiyle Şâfiî ve Hanbelîler’in bir kısmına göre bu deneme bulûğdan sonra
yapılır; zira rüşde ancak bulûğdan sonra erişilebilir. Bu görüşlerin pratikte
belirsizlik ve istikrarsızlığa yol açacağı düşünülerek sonraki âlimler devlet
tarafından içtimaî ve iktisadî şartlara göre bulûğdan sonraki herhangi bir
yaşın rüşd yaşı olarak belirlenebileceğine hükmetmişlerdir. Günümüzde medenî
hukuk alanıyla ilgili düzenlemelerde İslâm hukukunu esas alan ülkelerin
kanunlarında rüşd yaşı on sekiz ile yirmi bir arasında değişmektedir.
Rüşdün karşıtı olan sefeh ise
(sefâhe: “hafiflik”) fıkıhta aklî melekesi yerinde ve temyiz kudretine tam
sahip olmakla birlikte mal ve servetini din, akıl, mantık ve iktisat
prensipleriyle bağdaşmaz biçimde harcayan kimsenin tedbirsizlik halini, Şâfiî’ye
göre bunun yanında kişinin fısk vasfını taşımasını belirtmek için kullanılır.
Bu durumdaki kişiye sefîh (çoğulu süfehâ) adı verilir.
Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî
mezhepleriyle Hanefî mezhebinde tercihe şayan bulunan Ebû Yûsuf ve Muhammed’in
ictihadına göre bulûğa erdiği halde reşid olmayıp sefih hali devam eden kişi
yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin reşid olana kadar malları veli veya vasîsinin
elinde bırakılarak hacir altında tutulur.
Mâlikîler’e, Şâfiîler’e ve
Hanbelîler’e göre; tam evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşd de şarttır;
buna göre sefih aile hukuku bakımından tam ehliyetli değildir. Mâlikîler’e göre
velisinin izin veya icâzetiyle evlenebilir; diğer iki mezhep bunu da kabul
etmez. Onlara göre sefihi ancak velisi evlendirebilir.
Evlenme ehliyeti için gerekli olan bu üç vasıftan birisi eksik olursa eksikliğin türüne göre kişi ya tam ehliyetsiz veya eksik ehliyetli olur.
Hanefîler’e göre ise; aile hukukunda
tam ehliyetli olmak için akıllı ve bâliğ olmak yani temyiz gücüne sahip olarak
ergenlik çağına ulaşmak yeterlidir. Bu mezhebe göre kadın olsun erkek olsun bu
iki şartı kendisinde toplamış bulunan her şahıs başka bir kimseden izin
almaksızın evlenme sözleşmesi yapabilirler. Bu kimselere tam ehliyetli denir.
Hanefîler’e göre evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşd şart değildir. Bir
diğer ifadeyle mal varlığını gerektiği gibi idare edemeyen, gereksiz yere veya gereğinden
fazla sarfeden sefihler, diğer hukukî işlemler bakımından eksik ehliyetli
sayılırlarsa da aile hukuku bakımından tam ehliyetli kabul edilirler.
(https://islamansiklopedisi.org.tr/rusd--fikih ve DİB İlmihal
II/210)
Kadının
Yabancı Erkeğe Karşı Avreti Neresidir?
Şafii
ve Hanbelilerin görüşüne göre, kadının erkeğe karşı avreti bütün
vücududur. de budur. Hatta İmam Ahmed bin Hanbel bu hususta, “Kadının
bütün vücudu avret olduğu gibi tırnakları dahi avrettir.” demiştir.
İmam Malik ve İmam Ebu Hanife'ye göre ise kadının elleri ile
yüzü hariç bütün vücudu avret mahallidir
Hür
Kadın Kölesine Karşı Ziynetini Açabilir Mi?
Hür bir kadın kölesine
karşı ziynetlerini açabilir. Şafiilerin görüşü de bu yoldadır.
Enes bin Malik'ten rivayet edilen hadiste Resulullah (sav), Hz. Fatıma'ya hibe
ettiği bir köleyi ona götürdü. Hz. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı.
Saçlarını örttüğü zaman ayaklan açık kalıyor, aşağıya indirdiği takdirde de
saçları açıkta kalıyordu. Bunu gören Resulullah (sav), “Bunda bir beis yoktur.
Çünkü bu senin hizmetçindir.” buyurdu.
İmam Ebu Hanife ve
İmam Hanbel'e göre: köle hanımefendisi karşısında yabancı bir erkek gibidir. Onun hanımının
ziynetlerine bakması helal değildir. Zira erkek köleler mahrem değildir.
Onlarda kadın arzusu da mevcuttur. Öyleyse hanımefendilerin erkek köleleri
karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.
İmam Malik, kölenin
hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur demiştir.
Kadın Kendi Başına Nikah
Akdi Yapabilir Mi?
HANEFİ
|
ŞAFİİ
|
MALİKİ
|
HANBELİ
|
EVET
|
HAYIR
|
HAYIR
|
HAYIR
|
Hanefîler: Akıl-bâliğ olan
kadın, aynen erkek gibi velisinin aracılığına gerek olmaksızın evlenebilir. Tam
ehliyetli olmayan kadınların ancak velileri aracılığıyla evlenebilecekleri
şeklinde yorumlamaktadırlar.
Hanefîler'in dışındaki
mezheplerde kadınlar, bazı durumlarda rızaları aransa bile, ancak velileri aracılığıyla
evlenebildikleri için velâyetin bu alanda özel bir önemi vardır. Bu
mezhepler "Velisiz nikâh olmaz" (Buhârî,
"Nikâh", 36; Ebû Dâvûd, "Nikâh", 19; Tirmizî, 14, 17) hadisini ve benzeri
hadisleri mutlak olarak değerlendirmekte ve her durumdaki kadınların -rızaları
alınsa bile- sadece velileri aracılığıyla evleneceklerini söylemektedirler.
Şafii Mezhebinde, bakire bir kızın ise
rızası alınmalıdır.
Nikahta Şahitler Hazır
Bulunmalı Mı?
Mâlikîler dışındaki üç
mezhep şahitlerin nikâh anında hazır olmasını ararken Mâlikîler şahitlerin
mutlaka nikâh anında hazır olmasını gerekli görmezler; nikâhın aleniyete
dökülmesi düğün yapılması ve böylece etrafa duyurulması suretiyle de olabilir.
Nikahta Şahitlerin
Cinsiyeti Önemli Mi?
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinin hukukçuları,
şahitlerin ikisinin de erkek olmasını şart koşarken; Hanefîler, Bakara
sûresinin 282. âyetini yorumlayarak nikâhta da bir erkek ve iki kadının
şahitliğini yeterli kabul ederler.
Zorla Yapılan Nikah
Geçerli Mi?
Şafii, Maliki ve
Hanbeli mezheplerine göre nikâhta herhangi bir cebir ve zorlamanın, bir diğer
ifadeyle ikrahın olmaması da bir sıhhat şartıdır. (örneğin, kız kaçırmalarda).
Dolayısıyla ikrahla yapılan akid sıhhat şartlarının eksikliği sebebiyle
geçersiz (fâsid) bir akiddir.
Hanefîler ise ikrahı iradeyi
sakatlayan bir sebep olarak kabul etmemektedirler.
Gizli Yapılan Nikah Geçerli
Midir?
Bu şart sadece
Mâlikîler tarafından ileri sürülmüştür. Onlara göre şahitlerle anlaşarak yapılan
evlenmenin gizlenmesi ve etrafa duyurulmaması sıhhat şartlarına aykırıdır;
dolayısıyla böyle olan nikâhlar geçersizdir.
Ne var ki diğer üç mezhep bunu bir sıhhat şartı
olarak kabul etmez, şahitlerin duyduğu nikâh artık gizlilik sınırını aşmıştır
derler.
Köle ve Cariye Zorla
Evlendirilebilir Mi?
İmam Malik ve Ebu
Hanife'nin görüşü evlendirilebilir.
İmam Şafii'ye göre ise efendi kölesini zorla
evlendiremez. Şafiilere göre köle de hür insanlar gibi mükelleftir. Bu sebeple
evlilik hususunda zorlanamazlar. Kölenin mükellef oluşu, onun kamil bir İnsan
olduğuna delalet eder. Maliki alimleri, kölenin malikiyeti, efendinin
sahipliği yanında yok hükmündedir, görüşündedirler. Kölenin efendisinden izin
almadan evlenemeyeceği hususunda icma edilmiştir.
Karısının Annesiyle Zina
Yapanın Karısı Kendisine Haram Olur Mu?
Hanefilere göre, bir kimse
karısının annesiyle zina yaparsa, bu zina ister evlilikten önce, ister sonra
olsun, karısı ona haram olur.
İmam Şafii'ye göre
ise, karısının annesiyle zina yapan kimseye karısı haram olmaz. Zira haram
(zina) helal bir şeyi haram kılmaz.
İmam Malik de bu görüştedirler.
İstimna (Mastürbasyon)
Cinsi şehvet zevki
için, tenasül organıyla oynama muamelesidir.
Hanefilere göre: istimnanın dini hükmü
kişinin içinde bulunduğu hal dikkate alınarak aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:
a.
Tahrimen mekruhtur.
b.
Zina tehlikesinin mevcudiyeti halinde zinadan kurtulmak için istimna’ vacip
olur.
c. Kalbi fazla meşgul eder
derecede kabaran şehveti yatıştırıp sakinleştirmek için bekarlıkta bazen
istimna caiz olur.
d.
Şehvet zevki uyandırmak için istimna’ yapan ise günahkar olur. Ve bu iş haram
olur.
İmam Şafii ve
Malikiler: istimnanın haram olduğuna delil çıkarmışlardır.
Hanbelîler ise: eşi veya cariyesi
bulunmayan, evlenmeye gücü yetmeyen kişinin şehvetinden endişe ederek eliyle
istimna etmesinde bir sakınca görmezler. Ancak onlara göre evlenecek güçte
olana istimna haramdır.
Azl (Meninin Dışa
Boşaltılması) Yapmanın Hükmü Nedir?
Azli câiz gören
âlimlerin görüşlerini üç gurupta toplamak mümkündür:
1.Mutlak câiz
görenler,
2.Şartlı câiz
görenler,
3.Câiz olmakla beraber
mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir" diyenler.
Gazâlî, Nevevî gibi
Şâfiî mezhebi : âlimlerinin açık ifadelerine göre bu mezhepte azil câizdir; ancak
tenzihen mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir; dinin gâyesi (neslin korunması
ve çoğaltılması) ve azlin yapılmamasını tavsiye eden hadisler bu hükmün delili
ve dayanağıdır (Gazali, İhyâ, II, 47-48; Nevevî, el-Mecmû', XV, 577).
Hanbelî mezhebine göre : kadının izin
vermesi halinde azil câizdir, kadın izin vermezse kocanın tek taraflı
irâdesiyle azil yapması mekruh, hatta bazı Hanbelîlere göre haramdır.
Malikilere göre: Kocanın azil
yapmasının câiz olması karısının iznine ve rızasına bağlıdır (eş-Şerhu'l-Kebîr,
II, 266).
Hanefîlere göre: Karısının rızası
bulunmadan kocanın azil yapması mekruhtur; ancak düşman ülkesinde bulunmak veya
toplum ahlâkının bozulmuş olması sebebiyle doğacak çocuğun İslâmî kimlik ve
kişilikten uzak yetişmesi ihtimâli gibi sebepler bulunursa koca, karısına
rağmen azil yapabilir ve bu azil mekruh olmaz (Kâsânî, Bedâi', II, 334; İbn
Âbidin, Radd, III, 176).
Süt Kardeşliğin
Gerçekleşmesi İçin Kaç Kez Emmek Gerekir?
Hanefi, Maliki ve
Hanbeli: 1 kez yeterlidir
Şafii: doyuncaya kadar 5 kez
Mehirin Miktarının Alt
Sınırı
İmam-ı
Azam'ın görüşüne göre, mehrin en azı 10 dirhem, yani takriben bir
altındır.
İmam Şafiî ve imam Hanbel'e
göre ise mehrin en azı için bir sınır yoktur.
İmam
Malik'in görüşüne göre, mehrin'en azı 3 dirhem, yani bir çeyrek
altındır.
Dokunulmayan (Cinsel İlişkiye
girmeyen) Kadına Mehir ve İddet Gerekir Mi?
"Ey iman edenler!
Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide
bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir
iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara bir miktar mal veya geçimlik verin ve
kendilerini güzel bir şekilde bırakın. " (Ahzab 49)
Âyetteki, “Mümin
kadınları nikahlayıp da sonra, kendilerine dokunmadan...” ifadesinin —ki
burada “dokunmak”, cimadan kinayedir— zahirine göre çiftin bir arada kalmaları,
münasebetin icabettirdiği iddet ve mehri gerektirmez. İmam Şafii'nin görüşü
budur. Delili ise, Allah-u Teala’nın kadının cinsi münasebetten evvel
boşanması halinde iddet olmadığını bildirmiş olmasıdır. Halvet, bir arada kalma
cima demek olmadığına göre, iddet ve mehir gerekmez.
Hanefi, Maliki ve Hanbeli ise, halvet halinin de
münasebet gibi, mehrin tamamını ve iddeti icap ettirdiği görüşündedir.
"İla Yemini" İle
Boşanma
"Kadınlarına
yaklaşmamak için yemin edenler, dört ay beklerler. Erkekler, bundan
vazgeçerlerse şüphe yok ki Allah suçları örter, rahîmdir". - Bakara 226
Şeriatta İlâ, kişinin
ailesiyle dört aydan fazla cinsi münasebette bulunmamak için Allah (cc)
ismiyle yemin etmesidir. Bir kimsenin, ailesine “Vallahi sana yaklaşmayacağım”
veya “Seninle cinsi münasebette bulunmayacağım) demesi gibi.
İmam-ı Azam´a göre, yemin ederek karısını
dört ay terk eden ve müddetin bitiminde de yemininden dönmeyen kimseden, ailesi
bir talak boş olur.
İmam Malik, İmam Şafiî ve İmam Hanbeli’ye
göre ise, dört ay müddetin dolmasıyla kadın kocasından boşanmaz. Ancak hâkim
tarafından erkeğe yeminden dönmesi veya karısını boşaması emredilir. Erkek,
hâkimin emrini yerine getirmezse, hâkim kendi yetkisiyle boşanma kararı verir.
"Üç Talakta
Boşadım" Cümlesi Üç Talak Yerine Geçer Mi?
Üç talakı kapsayan bir
cümle ile üç talak değil, yalnız bir talak meydana geleceği görüşünde olanlar,
İmam Ahmed bin Hanbel ile Müslim´in. Tavus´tan, O´nun da İbn-i Abbas´dan
rivayet ettiği hadis ile görüşlerini ispat ederler. Resulullah (sav)´ın
devrinde, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer hilafetinin birinci ve ikinci senelerinde,
üç talak bir cümlede ifade edilse de bir talak sayılırdı.
Sahabelerin cumhuru, Tabiinler ve Ehl-i
sünnetin dört mezhep müctehidleri, üç talakı ifade eden bir cümle ile üç
talakın da meydana geleceğine hükmetmişlerdir.
Tek Talakla Boşanan Kadın
İddet Bitmeden Geri Dönse, Kocası Cinsel İlişkiye Girmeden Tekrar Boşarsa
Kadının İddeti İlk Talaktan Mı Yoksa İkinci Talaktan Sonra Mı Sayılır?
İmam Şafii'ye göre
kadının iddeti birinci talaktan itibaren sayılır. Yeniden iddet saymaya lüzum
yoktur.
İmam Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre
ise; kadının iddeti, kocanın ricattan sonra yaptığı ikinci talaktan itibaren
sayılır.
İddet Bekleyen Kadın Evden
Çıkabilir Mi?
İmam Malik ve Hanbel'e
göre iddetini bekleyen bir kadın ihtiyaçlarını karşılamak üzere yalnız
gündüzleri evinden çıkabilir.
İmam Şafii'ye göre
talak-ı rıcî ile boşanan bir kadın ne gündüz, ne de gece evinden dışarıya
çıkabilir. Talak-ı bain ile boşanan kadın ise yalnız gündüzleri evinden
çıkabilir.
İmam Ebu Hanife'ye göre boşanan kadın
ne' gündüz, ne de gece evinden dışarı çıkabilir.
Hülle Nikahı (Muhallil)
Var Mı?
Muhallil, üç talakla
ayrılan bir kadınla, kendisini boşayan kocasına helal ettirmek niyetiyle
evlenen kimseye denir.
Cumhur, (Maliki, Şafii
ve Hahbelî), muhallil nikahının batıl olduğuna hükmederler. O nikahtan sonra
kadın boşansa dahi, ilk kocasına helal olmaz. Çünkü nikah batıldır.
Delil: “Resulullah
(sav), “Allah (cc). muhallil´e de ve onun için nikah yapılan birinci kocaya da
lanet etsin” buyurdu” hadisidir.
Hanefiler ile bazı Şafiî fakihleri ise,
muhalill nikahının batıl değil mekruh olduğuna hükmederler. Çünkü o şahsa
muhallil denilmesi, nikahın sahih olduğuna açıkça delalet eder. Evzaî de; “Muhallil
nikahı, çok çirkin olmakla beraber, caizdir” der.
Hayızlı Kadınla Cinsel
İlişkinin Keffareti
“Sana kadınların ay
hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan
uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit,
Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe
edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara 2/222).
Mezheplere göre, karısı
ile hayızlı iken cinsî münasebette bulunan kimse günah işlemiştir. Allah'a bol
tövbe ve istiğfar etmekten başka yapabileceği bir şey yoktur.
İbn Abbas, Ahmed b. Hanbel gibi İslâm
âlimlerine göre ise hayızlı kadınla ilk günlerde kurulan cinsî münasebet için
bir dinar (4,25 gr. altın) kanamanın iyice azaldığı bir dönemde yapılan cinsî
münasebet içinse yarım dinar kefâret ödenmesi gerekir. Bu kefâret kocanın
zorlamasıyla olmuşsa sadece ona, iki tarafın isteğiyle olmuşsa ayrı ayrı
ikisine de gerekir. Cinsî temasın kasten, unutarak, haram olduğunu bilmeden
veya hayız durumunu fark etmeden yapılmış olması sonucu etkilemez.
Hayızlı Kadına Nasıl
Yaklaşılmalı
Ebu Hanife ve İmam
Malik: Ay hali zamanlarında, hanımların göbek ve dizleri arasına peştemal
üzerinden menfaatlenebilir. Hz. Aişe´den rivayet edilen; “Resulullah (sav)´la
birlikte bir kab´ın suyuyla gusül abdesti alırdık. Ay halim olunca peştemal
bağlamamı emreder ve onun üzerinden benden menfaatlenirdi” (buhari, müslim
,tirmizi) hadisi İle Resulullah (sav)´ın Hz. Meymune´dan rivayet edilen: “Resulullah
(sav), ay hali zamanlarında hanımlarından peştemal üzerinden menfaatlenirdi (buhari
ve müslim) hadisidir.
(İmam Şafiî) delili: Ay halindeki kadınlardan, cinsî
münasebetin dışında her türlü menfaatlenmenin helal olduğuna hükmeder.
Resulullah (sav)´ın; “Ay halindeki kadınlarınızdan cinsi münasebetin dışında
her bakımdan menfaatlenebilirsiniz” (müslim, tirmizi) ve Mesruk´dan rivayet
edilen: “Hz. Aişe (r.anha)´ye, Ay halindeki kadının neleri helaldir? diye sordum. O´da “Cinsi münasebet dışındaki
her türlü eğlenme ve oynama serbesttir” dedi. (taberi)
Hayızlı Kadın Mescide
Girebilir Mi?
Şâfiî
ve Hanbelîler: hayızlı ve lohusanın kirletmemek şartıyla mescitten karşıdan karşıya
geçmesini câiz görürler. Mescitte durmaları ise Şâfiîlere göre yasaktır.
Hanefi: Giremez
Mâlikilere göre de giremez.
Ancak mal veya can tehlikesi olursa mescide girmeleri caizdir.
Ay
Hali En Az Ve En Çok Kaç Gündür?
HANEFİ
|
ŞAFİİ
|
MALİKİ
|
HANBELİ
|
En az 3 gün
En çok 10 gün
|
En az 1 gün
En çok 15 gün
|
Her kadının bünyesine göre değişir.
|
En az 1 gün
En çok 15 gün
|
Ay Halinden Sonra Cinsel Münasebet Ne Zaman?
İmam-ı Azam Ebu Hanife´ye
göre, “temizlenme”den maksat, kanın durmasıdır. Ay hali müddetinin en çok 10
günlük vaktini tamamlayan ve önce gusül abdesti almayan kadınla, kocasının
cinsi münasebette bulunması helaldir. Eğer ay halinin en çok müddeti olan 10
gün tamamlanmadan kan kesilirse, öğle ile ikindi vakti kadar kanın durduğundan
emin olmak için beklenir.
İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin
Hanbel’e göre ise “temizlenmeden” maksat, kadının cünüplükten, gusül abdesti alarak kurtulmasıdır,
yani gusül abdesti almadan, adet kanı kesilen kadınla cinsi münasebette
bulunması helal değildir.
Lohusalık Süresi N
Kadardır?
Şafii’ye göre: Nifas lohusalık kalma
süresinin en az miktarı bir lahza (an )olup en uzun süresi ise 60 gündür.
Hanefilerde ise en uzun süre 40
gündür.
Erkek, Ölen Karısını
yıkayabilir mi?
İmâm Şâfiî, Mâlik ve
Ahmed b. Hanbel’e göre koca, ölmüş karısını yıkayabilir.
Peygamberimiz bir
defasında Âişe validemize şöyle demiştir: “Sen benden önce ölürsen seni yıkar,
sonra da kefenlerim…” (Ahmed b. Hanbel, 6/228; İbn Mâce, “Cenâiz”, 9)
Ayrıca Fâtıma
radıyallâhu anhâ vefât ettiğinde kocası Ali b. Ebî Tâlib’in onu yıkadığı ve
sahabeden herhangi bir itirazın olmadığı da rivayetler arasındadır. (Hâkim, el-Müstedrek,
c: 3, s: 179, hadis no: 4769)
Hanefilere göre kadın öldüğü zaman
nikâh düşer ve evlilik biter. Bu yüzden koca, ölen karısının cenazesini
yıkayamaz. Fakat ölüm iddeti beklediğinden henüz eşlik ilişkisi bitmediği için
kadın, ölmüş kocasını yıkayabilir.
Hanefiler, Hz. Ali’nin
Fatıma’yı yıkamasını onlara özel bir durum olarak nitelemiş, Peygamberimizin
Aişe validemizi yıkayacağını söylemesini de bir başkasına yıkattıracağı
şeklinde yorumlamışlardır.